İstanbul’un Fethi

29 Mayıs 1453 tarihi İstanbul'un fethini ifade eder. Her 29 Mayıs günü bu fethimizi kutluyoruz.
  Dünya tarihi içinde İstanbul’un fethi ayrı bir öneme sahip. İstanbul’un Müslüman Türkler tarafından fethedilmesiyle yeni bir çağın kapısı açılmış, İstanbul’dan kaçan Rum aydınları (Filozofları) Avrupa’da bilimin ve teknolojinin gelişmesini sağlamış ve Avrupa’yı  Rönesansa ve reformlara hazırlamıştır. Aynı zamanda o günden bu güne kadar süren bir kinin, Türklere karşı bir intikam alma hissinin doğmasına yol açmıştır. Haçlı seferleriyle Anadolu’dan Türkleri atmayı başaramayan Avrupalı, İstanbul’u kaptırmakla daha da kapana sıkışmış, Türklerin Viyana’ya kadar geleceğini o günden görmüşlerdir.
Evet, Fatih Sultan Mehmet, daha yirmi bir yaşında, Hocaları Ak Şemseddin, Ebulvefa, Molla Gürani, Molla Hüsrev gibi zatların himmeti ve duasıyla İstanbul’un fethine muvaffak olmuş, gözünü Avrupa’ya çevirmiştir. Daha on yıl geçmeden Arnavutluk, Bosna-Hersek ve Kosova fethedilmiş, yüz yıl sonra hemen hemen Avrupa’nın büyük kısmı Osmanlı’nın eline geçmiş, Viyana kapılarına dayanmışlardır.
     Mekke’nin ve İstanbul’un fetihleri, İslam tarihinin iki önemli dönüm noktasıdır. İki fetihten sonra da genel af çıkarılmış, gayr-i müslimler ve müşrikler kılıçtan geçirilmemiş, dinlerinde ve evlerinde serbest bırakılmışlardır. İşte İslam’ın hoşgörüsü budur. İnanma bir kalp işidir, zorla inandırmak yoktur, ama inananı ibadet etmeye zorlamak vardır. Asırlar boyu Müslümanlarla gayr-i müslimler yan yana yaşamışlar, kimsenin din değiştirmesine zorlamamışlardır. Nitekim Avrupa’da dört buçuk asır kalan Osmanlı, Avrupalının tamamını Müslüman olmaya ve Osmanlıca konuşmaya zorlamamış, yerel kültürler, diller ve dinler bugüne kadar yaşamaya devam etmiştir. Aynı Avrupalı yedi yüz sene İspanya’da kalan Müslümanlardan bugün bir tane bırakmamıştır.
    Eve, ‘fetih’ açmak demektir. Fetih, sadece vatan topraklarını genişletmek, düşmana diz çöktürmek ve zafer kazanmak değil, gönülleri kazanmak, gönülleri İslam’a açmak demektir. İşte Osmanlı bunu yapmış, önce gönülleri kazanma yoluna gitmiş ve bunu başarmıştır. Aksi halde dört -beş asır boyunca Avrupa’da tutunamazdı. Çoğunluk Hıristiyan olduğu halde Müslüman idareciye itaat etmişler, isyan yoluna gitmemişlerdir. Nihayet milliyetçilik ve ırkçılık rüzgarlarının esmesiyle Osmanlı da Türkçülük duyguları depreşmiş ve imparatorluk çözülme sürecine girmiş, imparatorluk içinde etnik gruplar devlet olma mücadelesine girmiştir. İşte bugünkü ulus devletimiz Türkiye Cumhuriyeti bu gelişmeler sonucunda kurulmuştur.
     Kur’an-ı kerimde Fetih suresi vardır; ilk ayetinde ‘Biz sana açık bir fetih (zafer) verdik’ buyurarak hem Mekke’nin fethi müjdelemiş, hem de kıymete kadar verilecek fetihlere işaret edilmiştir. Yeni fetihlerin olması duasıyla Allah’a emanet olun.


Yazarın Diğer Yazıları