Kim Demiş Özgürlük Yok Diye?

İnternet medyasının bu kadar yayılması ve  alt yapısının hazırlanması, sosyal medyanın bu kadar siyasete hükmetmesi, okullarda tabletler dağıtılarak her öğrencin bilgisayarla tanışması, internet kafe sektörünün büyümesi, internet aboneliğinin kırk milyona yaklaşması, akıllı telefonların hemen hemen her gencin elinde olması, bir evde birkaç tane cep telefonunun bulunması, yüzlerce televizyon kanalının yayın yapması hep AK Parti Hükümetleri döneminde olmuştur. Bu kadar haberleşme ağının olduğu bir ülkede özgürlüklerin olmadığını, ifade ve düşünce hürriyetinin bulunmadığını, gazetecilerin ağzına gem vurulduğunu iddia etmek insanların zekâsıyla alay etmektir. Hiçbir dönemde, hiçbir ülkede olmadığı kadar bugün bu ülkede basın hürriyeti, ifade hürriyeti, konuşma ve yazma hürriyeti vardır. Bu ülkenin yüzde elliden fazla seveni olan bir cumhurbaşkanına ve başbakanına günün yirmi dört saatinde sövülmekte, hakaret edilmektedir.  Kanuni müeyyide olmasına rağmen Cumhurbaşkanına hakaretten dolayı hiç kimse bugün hapiste değildir. Bir elin parmakları kadar mahkûm olmuş gazeteci varsa, onların da suçu yazdıklarından veya basın suçundan değildir.
   Böyle bir ülkede siyaset yapmak, siyasetçi olmak gerçekten çok zordur, bir dağı sırtında taşımak kadar ağırdır. Böyle bir dönemde iktidar olmak zordur, iktidarı yürütmek daha zordur. Bunca iletişim kanallarının olduğu bir dönemde siyasetçi, kar ve süt kadar ak ve pak olmalıdır. Aksi halde yatak odalarına kadar dinlenen bir siyasetçinin saygın olarak siyaset yapması mümkün değildir. Bugün siyasetçinin yirmi dört saati izlemekte, bir ömür yapıp ettikleri öğrenilmekte, didik didik yapılıp kamuoyunun önüne atılmaktadır. Sadece gerçekler söylenmiyor, iftiralar, algı operasyonları gırla gidiyor. Maalesef insanların haysiyetlerini korumak adına hukuk çok yavaş işliyor, hakaret ve iftiralar ifade ve düşünce özgürlüğü olarak değerlendirilip geçiliyor. Böyle giderse, böyle dürüst siyasetçileri bir iftira uğruna harcarsak, kirlenmek korkusuyla dürüst insanlar siyasete girmeyecek,  dürüst siyasetçi bulup yönetime getiremeyeceğiz, meydan ayyaşlara ve sahtekârlara kalacak. Gelen ağam giden paşam diyen, eyyamcı, iftiralara aldırmayan, namus ve haysiyet hassasiyeti olmayan insanları ileride siyasette daha çok göreceğiz.
   Şükür ki bu derece sosyal medyanın ayağa düştüğü, yüzlerce televizyon kanalında iftira programlarının yapıldığı bir dönemde, Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu gibi dürüstlük abidesi, dava adamı, dini bütün liderler, tecrübeli kaptanlar ülke gemisinin dümeninde görevdeler. Bu yıkıcı iftiralara, bu yakıcı propagandalara, bu aşağılayıcı ve alaycı üsluplara göğüs geriyorlar, dayanıyorlar, geminin dümenini terk edip geminin batmasına göz yummuyorlar. Bu insanların inançları kavi,  ahiret ve hesap verme duyguları galip, millet ve memleket sevgileri sınırsız olmasaydı, gemiyi çoktan terk ederlerdi. Ülke, bugün kim bilir, ekonomi ve siyasi istikrar yönünden hangi Afrika ülkesinin gerisinde olurdu. Onları ülkenin başında tutan, bütün bu iftira ve şantaj kampanyalarına karşı göğüs gerdiren, ülke ev millet menfaati için feda olmayı göze aldıran kuvvet, onlardaki dava şuurudur, ahiret inancıdır, millet ve vatan sevgisidir, hizmet aşkıdır.
    Evet, seksenli ve doksanlı yılların siyasetini de izledik. Seksenli yıllarda siyaset yapmak kolaydı, bir-iki TRT kanalı vardı, o yıllarda siyasetçinin yapıp ettiğini çok zaman kimse fark etmiyordu, siyasetçilerin bu kadar yatak odalarına kadar girilemiyordu. Doksanlı yıllarda bile iletişim teknolojisi, dinleme teknolojisi bu kadar gelişmemişti. Bugüne bakıyoruz, yetmiş milyonluk ülkede yetmiş milyon cep telefonu. Dinleyen dinleyene, ne Hükümet önleyebiliyor, ne de Yargı çözebiliyor. Seçilmişlerin iktidarı değil adeta illegal dinleyicilerin iktidarı söz konusu. Eskiden dördüncü- beşinci kuvvet bildiğimiz “Medya” bugün yargının yerini almış, üçüncü kuvvete yükselmiştir. Artık olaylar yargıya intikal etmeden medyada yargılanıyor ve idam fermanı çıkıyor. İktidara gelme ümidi olmayan siyasetçiler de, bu illegal çetelerin kuyruğuna takılıyor, mevcut hükümeti seçim meydanlarında değil de medya manşetleriyle, twitter hesaplarıyla devirmeye çalışıyor.  Bugün medyada partilerin projeleri konuşulmuyor, siyasetçilerin birbirine kurduğu tuzaklar konuşuluyor. Kim daha çok küfrediyor ve iftira atıyorsa, manşetlerde o geziyor.
    Allah Cumhurbaşkanımızın da, Başbakanımızın da sabrını artırsın, üzerlerine sabır yağdırsın, ayaklarını doğru yolda sabit kılsın! Allah onların kalitesinde siyasetçileri başımızdan eksik etmesin! Aksi halde iftiracıların elinde bu ülke darmadağın olacak!
    Kim demiş özgürlükler kısıtlanıyor diye? Kim demiş gazeteciler baskı altında diye? Sövmek te, dövmekte serbest bu ülkede(!) Maalesef en çok sövülen ve dövülen de ülkenin cumhurbaşkanı. Halbuki bizim milletimiz tarih boyunca liderinin cesaretiyle ve dirayetiyle ayakta durmuş, liderleriyle var olmuştur. Bunca iftiralar, bunca algı operasyonları yapıldığı halde, istikrar devam ediyorsa, bunun sebebi, halkımızın vefası, kadirbilirliği ve liderlerine olan güven ve sevgisi.


Yazarın Diğer Yazıları