Kömür Denince

Bedenler gördüm ben kararmış yüzler,
Karalar içinde parlayan gözler.
Kirli elbiseler, inanmış özler,
Allah’a şükürdür dillerde sözler.
Kara suçtan değil, kara kömürden,
O kömür çalıyor her gün ömürden.
Dört yüz metre altta, dağın içinde,
Ölümle dans eder rızkın peşinde.
Onlar çalışmayı ibadet bilir,
O yolda ölmeyi şehadet bilir.
Kaderde ölüm var, ecel gelecek,
Nerede ve nasıl, kim ne bilecek?
Belki bir grizu kömür kazarken,
Belki de masada yazı yazarken,
Belki yol üstünde viraj dönerken,
Belki de uykuda ışık sönerken,
Vakti de, şekli de saklanmış bizden,
Kaçamayız asla ecelimizden.
Üç yüz küsur canı kaybettik işte,
Binlerce yetimi bıraktı peşte,
Dağların altında kömür damarı,
Bu sefer çok acı vurdu şamarı.
Yetmiş altı milyon ağladı, ağlar,
Düştüğü ocağı bir başka dağlar.
Yaktı ciğerleri acının hası,
Soma dağlarının kara elması.
Rabbimden gelene boynumuz ince,
Artık ölüm gelir kömür denince.
Çuvallar içinde gelen kömürler,
Unutmayın, aldı nice ömürler,
Yakarken evde o siyah yakıtı,
Düşünün o nice yaşlar akıttı.
Kalorifer, elektrik yakanlar!
Sizi yaşatmak için öldü o canlar!
Yetmez yaş akıtmak sadece gözden,
Onlar bir "Fatiha" bekliyor bizden.


Yazarın Diğer Yazıları