Kuvvet Hazırlamak

Geçmişte NATO'nun en büyük ikinci ordusuna sahibiz, ABD'den sonra en büyük orduyu (yedi yüz bin askeri) biz besliyoruz diye övünürdük. Bilmezdik ki o ordunun sırtındaki silah başkasınındır. Ordumuz NATO'nun verdiği silahlarla, NATO'nun izin verdiği kadar savaşabilir. O silahların çoğu da NATO'nun eskittiği, hatta çöpe atacağı silahlar. Nitekim Kıbrıs Barış Harekatında ABD, "dur, ileri gitme” dedi, durduk, birkaç saat daha uzatamadık savaşı.

Çok şükür o günleri çok geride bıraktık. Kendi irademizle Fırat Kalkanı harekâtını yapabildik, İdlib'e girebildik. Bugün yüzde yetmiş oranında kendi silahımızı yapar olduk, ordumuza, askerimize, polisimize kendi tabancalarımızı, kendi tüfeklerimizi dağıttık. İnsansız hava araçlarıyla teröriste göz açtırmıyoruz. Bir şehide karşı ellisini imha ediyoruz.

Peygamberimize sorarlar; "Hangi amel Allah katında daha üstündür, daha sevimlidir?” Efendimiz buyurur: "Allah'a iman, sonra da Allah yolunda cihad”. (Müslim, iman, 136) Dolayısıyla cihat için silah gerekir. Silah sahibi olmak da cihattır, o da imandan sonra Allah'ın en çok sevdiği ameldir.

Cenabı Hak, Kur'an'da, "Gücünüz yettiği kadar kuvvet hazırlayın” buyurur (Enfal:60). Efendimiz de bu ayeti tefsir ederken, "Dikkat edin, kuvvet, atmaktır, kuvvet atmaktır, kuvvet atmaktır” buyuruyor. (Müslim, imare,167) Yani kuvvetten maksat, bomba yapmaktır, mermi ve silah yapmaktır, top- tüfek- tank yapmaktır, bomba atan uçak-helikopter yapmaktır. İşte bütün bu gerçeklere, ordunun donatımına ta on dört asır önceden dikkat çekmiş, bize silahlanmayı tavsiye etmiştir Efendimiz. Tarih boyunca atmasını bilenler kazanmıştır. Peygamberimiz, "deveni önce sağlam bağla, sonra Allah'a güven” buyurmuştur.

Kur'an'ın yüzlerce ayetinde cihattan bahsedilir, "Sizlere savaşanlarla siz de savaşın”, "hoşunuza gitmese de savaş üzerinize farz kılındı” buyrulur (Bakara: 216). Bu ayetlere inanan bir millet olarak tarih boyunca askerliği en kutsal bir görev bildik. Askerlik yapmayan gençlere kız bile vermedik. Askerliğin insanı olgunlaştırdığına, cihat olduğuna inandık. Düşmanlardan aldığımız esir çocukları asker olarak yetiştirdik, adına da "Yeniçeri” dedik. Yeniçeri ocaklarında yetişen askerlerle Avrupa topraklarında fütuhat yaptık.

Bundan iki asır önce ateşli silah olarak tüfek vardı, top vardı. Daha önceleri kılıç vardı, ok vardı, yay vardı, at vardı. Kılıcın yerini tüfek aldı, okun yerini top aldı, boma aldı, mermi aldı. Atın yerini tank aldı, zırhlı araç aldı, uçak aldı.

Peygamber Efendimiz buyurur: "At üç çeşittir: At vardır, sahibi için vizirdir, günah kazandırır. At vardır, sahibi için ecirdir, sevap kazandırır. At vardır, sahibi için perdedir, başkasına muhtaç etmez”. (Buhari, Cihat, 48).Efendimiz açıklıyor: "Gösteriş için, gurur ve kibir yamak için, haram yolda kullanmak için alınan ve beslenen at vizirdir, günah kazandırır. Rızkını temin etmek, ziyarette ve sılayı rahimde kullanmak amacıyla alınan ve beslenen at perdedir, (siperdir, kalkandır). Allah yolunda, hayır yolunda, cihat için beslenen at sahibi için ecirdir, mükâfattır. Hatta o atın yemi ve gübresi bile mizanına sevap olarak konulacaktır.

At bugünün motorlu taşıtıdır, arabasıdır, ulaşım ve ticaret aracıdır, kamyonudur, traktörüdür.

Atalar, "at sahibine göre kişner” demişler. Evet, güzel arabalara binelim ama "küçük dağları ben yarattım” diye kibir yapmayalım. Yolda kalmışı da alalım ki zekatını ödemiş olalım. Güzel arabalara binmek israf değildir. "Allah, kuluna verdiği nimeti üzerinde görmeyi sever”. Güzel arabalara binelim ama çocuklarımızın rızkından, eğitiminden kesmeyelim. Hırsımıza, irademize, nefsimize hakim olalım, hız sınırlarını aşmayalım, başkalarının canına, malına zarar vermeyelim.

Hasılı, heybetimizi artırmak, düşmanlarımızı caydırmak ve korkutmak için kuvvet hazırlayalım. Kuvvetten maksat da, toptur, tanktır, tüfektir, silahtır, zırhlı araçtır. Bu dünyada gücü olan konuşur, gücü olan kazanır ve gücü olana saygı duyulur, gücü olandan korkulur. Son yıllarda sesimiz biraz olsun yükselmişse yaptığımız silaha borçluyuz.

Bir hadisle konumuzu bitirelim: Ebu Ümame'den rivayet edildiğine göre, Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: "Bir kimse savaşmaz, bir mücahidi de savaş için hazırlayıp teçhiz etmez veya savaşa giden bir mücahidin aile efradına da bakmazsa Allah onu daha kıyamete varmadan büyük bir belaya uğratır.” (Ebu Davut,Cihat,17)


Yazarın Diğer Yazıları