Onbeş Tatil Deyince

Öğrencilik yıllarımızda sömestr tatilini iple çekerdik. Kışın ortasında verilen yarıyıl tatili dediğimiz bu dinlenme günleri öğrenciler için daha bir anlamlı ve önemlidir.  Öğrenciler dinlenecek, eğlenecek, daha bağımsız ve özgür hareket edecek, sabah geç kalkmanın keyfini yaşayacak, sabahın erken saatinde uyku mahmurluğu içinde okul yoluna düşmekten kurtulacak, servisi kaçırma telaşı yaşamayacak. İki hafta boyunca anneler de dinlenecek, erkenden çocuğunun elbiselerini giydirip karnını doyurup okula uğurlama zahmetinden kurtulacak, çocukları uykusundan uyandırma uğraşı vermeyecek. Aile bireyleri aile ortamında daha çok birlikte olmak ve yemek yemek imkanı bulacak, aileler ve akrabalar birbirine daha çok ziyarete gidebilecek.
    Evet, öğrenciler, anneler için çok zaman ayak bağıdır. Öğle yemeğine gelecek öğrencisi için hanımlar başka bir eve ziyarete gidemiyor, komşu evinde muhabbete dalamıyor veya giderse kısa zamanda geri dönmek durumunda kalıyor.
   Büyüklerimiz, ‘bal yiyen baldan usanır’ derle. Bir insan aynı işi, ayını görevi yaparken zaman içinde bıkkınlık gösterir, adeta yeni bir işe ve ortama özlem duyar. Tekdüze- monoton hayat, aynı çalışma saatleri her zaman bezdirici ve bıktırıcıdır. O sebeple emeklilik vardır, tatiller vardır, dinlenme saatleri vardır. Hele bir öğrenci okulunu ne kadar severse sevsin, tatili daha çok sever. Çünkü tatil öğrenci için özgürlüktür, ona zindelik kazandırır, derslerin sıkıcılığından kurtarır, yeni bir motivasyonla yeni başlangıca hazırlar.
    Her öğrencinin bir kapasitesi vardır. Anneler- babalar çocuğunun başkalarıyla kıyaslamamalı, öğrencinin kapasitesini, kabiliyetini göz önünde tutmalıdır. Her öğrencinin aynı kabiliyeti, aynı öğrenme ve zeka gücü yoktur. Kimi öğrencinin anlama ve matematik zekası yüksektir ama ezber gücü zayıftır, unutkandır. Kimi öğrenci hafıza (ezberleme) gücüne sahiptir ama matematik gibi anlamayı gerektiren derslerde zayıftır.  Kimi öğrencinin eli yatkındır, el becerisi yüksektir ama öğrenmesi zayıftır. Okullarda öğretmenler, evlerde anne- babalar çocuklarını iyi gözlemlemeli ve öğrenciyi kabiliyetine uygun okullarda okutmalı, kabiliyetine göre yönlendirmeli. El becerisi yüksek ama zeka gücü zayıf bir öğrenciyi zorla üniversiteli yapmanın bir anlamamı yoktur, o öğrenciyi meslek liselerinde veya çıraklık eğitim kurslarında yetiştirip sanayide değerlendirmelidir. Matematik zekası yüksek çocukları da mühendislik ve tıp gibi sahalara yönlendirmelidir. Sesi güzel çocukları da  müezzinlik- imam hatiplik gibi mesleklerde yetiştirmek gerekir. Merhameti ve insan sevgisi yüksek, sabırlı, sosyal yönü güçlü, iletişim kabiliyeti olan öğrencileri öğretmenlik mesleğine yönlendirmeli. Özellikle okulların en kabiliyetli ve zeki öğrencileri öğretmen olmalı, öğretmenlerin maddi ve gelecek kaygıları olmamalıdır. Ancak bu şekilde milli eğitimdeki kaliteyi yükseltebiliriz.
  Hasılı öğrencilerimizin on beş gün boyunca eğlenmesine, dinlenmesine fırsat vermeli, derse çalışmaya zorlamamalıyız. On beş tatilde bir -iki kitap okursa mükafaat vaad etmeli ve okumaya teşvik etmeliyiz. Televizyonun ve internetin zararlı yönlerinin olduğunu bilmeli,  bu aletlerin başında çok oturan öğrencilerimizi uyarmalıyız. Bir de çocuklarımızı akraba ziyaretlerine götürmeli, akrabalarımızı tanıtmalı, aile bağlarını güçlendirmeliyiz. Modern çağda aile bağlarımızın zayıflaması ruhsal hastalıkları da beraberinde getirmekte ve yalnızlar toplumu oluşmaktadır. İşte bunun çaresi de çocuklarımızı aile yakınlarımıza ziyarete götürmektir. Tatiller birer fırsattır. Sofrada çocuklarımızla daha çok birlikte oturmalı, özel sıkıntılarına muttali olmalı, okulunda bir arkadaş baskısına maruzsa bunu öğrenmeli ve öğretmenleriyle diyaloğa girmeliyiz.
      Bir anne- babanın en değerli yatırımı çocuklarıdır. Bir anne- baba çocuklarına verdiği terbiyeden ve eğitimden daha değerli bir miras bırakamaz. Tatil hayırlara vesile olsun.


Yazarın Diğer Yazıları