Oruç Aç Kalmak Değildir

Geçen bir yazımızda orucu açlıktan ayıran niyettir demiştik. Evet, niyettir aç kalmayı ibadete dönüştüren.

        Şöyle bir tarif yaparsak; oruç, imsak saatinden (fecr-i sadıktan) güneşin gurubuna (iftar saatine) kadar Allah'ın rızasını kazanmak için aç, susuz ve cinsel temastan uzak kalmaktır. Sadece ağızların bağlanması, midelerin boş bırakılması da yetmez. Böyle bir şekli orucu önüne yem dökülmeyen hayvan da tutar. Bir Müslüman Allah'ın emrini yerine getirmek ve O'nun rızasına kavuşmak niyetiyle imsak vaktinden iftar saatine kadar aç ve susuz kalır, cinsel arzulardan da uzak durursa, evet bunun da adı oruç olur. Ancak bu tarif, avamın yani sıradan ortalama müslümanın orucudur. Allah'ın bizim aç kalmamıza ihyacı yoktur. Bizim oruç gibi bir eğitime ve imtihana ihyacımız vardır. Oruçta amaç, önce Allah'ı razı etmek, sonra nefsimizi ıslah etmek, şükrümüzü ve sabrımızı artırmaktır. Diğer ifadeyle kamil ve tamam bir oruçta istenen, azalarımıza ve duygularımıza da oruç tutturmaktır, daha doğrusu bizim orucu tutmamız değil orucun bizi tutmasıdır.

       Evet, kitaplarımızda orucun üç derecesinden bahsedilir:

    1-Avamın orucu. Yukarıda değindiğimiz şekilde sadece uzuvlarımızın yani ağzımızla ve tenasül organımızla, yeme-içmeden ve cinsel temastan uzak durarak tuttuğumuz oruç. Diğer ifadeyle avamın orucu, belirlemiş bir vakitte oruç niyetiyle aç -susuz kalmak ve cinsel temastan uzak kalmaktır. Maalesef de bir çoğumuzun tutabildiği oruç da budur. Belki Rabbimizin emri yerine geliyor, belki oruç farzını işlemiş, tutmama yasağını çiğnememiş oluyoruz. Ama böyle bir oruç eksiktir, bizi sorumluluktan kurtarmaz, Cennetin Reyyan kapısından girmemizi sağlamaz.

    2-Havasın orucu: İlmiyle amil olan, gıybet ve dedikodu gibi günahlardan da uzak duran, azalarının tamamına oruç tutturan seçkin müslümanların orucudur. İçimizde bu şekilde oruç tutanlar elbette vardır. Bunlar hem oruç tutarlar hem diğer ibadetlerini aksatmazlar, Ramazan ayında daha da artırırlar, daha çok nafile namaz kılarlar, daha çok Kur'an okurlar, küçük ve büyük günahlardan da uzak dururlar, Ramazan ayını dolu dolu geçirirler, daha cömert olurlar, ahlaken ve ruhen olgunlaşırlar, kimseyi rahatsız etmezler, karıncayı incitmezler, adeta melekleşirler. İşte arzu edilen, orucun bu derecesidir.

     3-Ehassü'l Havasın orucu:  Enbiyanın (Peygamberlerin) ve onların ahlakıyla ahlaklanan evliyanın orucudur. Bu seçilmiş insanlar azalarına oruç tutturduğu gibi kalplerine de oruç tuttururlar, kötü duygular taşımazlar, gün boyunca mideleri boş kalpleri de zikir halindedir. Yani kalpleri de sürekli Allah ile beraberdir, dünya ile ilgili bütün düşünceleri kalpten çıkarmışlardır. İşte bu ahassül havasın orucudur. Bu derecedeki bir oruç herkesin harcı değildir, Rabbimizin lütfudur. Rabbimiz onların şefaatini nasip etsin, ahlakıyla bizi ahlaklandırsın.

Efendimiz (sav) şu müjdeyi verir: "Kim ki Ramazan ayında inanarak ve sevabını umarak oruç tutarsa geçmiş günahları bağışlanır”.

Hadis-i kutside de buyrulur: Adem oğlunun her ameli kendisi içindir ama oruç benim içindir, sadece benim rızam için tutulur. Dolayısıyla onun mükafatını sınırsız olarak ben vereceğim”.

 Sonuç olarak, bizden Rabbimizin istediği, gücümüz oranında orucumuzu tutmak, Ramazan ayını fırsat bilerek ibadetlerimizi artırmak, tövbe etmek ve yeni bir sayfa açıp onun yolunda hayatımıza devam etmektir. Oruçtan maksat nefsimizi eğitmek, terbiye etmek ve irademize sahip çıkmaktır. Oruç sabırdır, nefsi kontrol etmektir, ona fırsat vermemektir.

    Oruçlunun sadece ağzının kapalı olması yetmez, eli de açık olmalıdır. Oruç bize paylaşmayı öğretmek için farz olmuştur. O yüzden fitrelerimizi Ramazan ayında veririz, gelenek olarak zekatlarımızı da Ramazan ayında ayırıp veriyoruz. Burada amaç, hem Ramazanın bereketinden istifade etmek, hem de yoksulların duasını almaktır. Dolayısıyla hem dua alacağız, hem de dua edeceğiz. Oruç ayı işte bize bu fırsatı veriyor.
 


Yazarın Diğer Yazıları