Pirincin İçinde Beyaz Taşlar

AK Parti hükümeti on dördüncü yılının içinde hâlâ başarısını, millet nezdinde sevgisini sürdürüyorsa, bunda başta Recep Tayyip Erdoğan gibi güçlü ve karizmatik liderinin rolü kadar arkasındaki takımın da büyük rolü var. Hani derler ya, “her başarılı erkeğin arkasında başarılı bir kadın var.”  İşte başarılı hükümetlerin arkasında da başarılı bürokrasi var. Hükümetin başarısını sadece liderinin karizmasına bağlamak yanlış olur. Lider karizmasıyla parti bir kez seçim kazanır, başarısız olursa tarihe gömülür gider. O yüzden Ak Partinin başarısında teknik direktörün yanında takımın gayretini de unutmamak gerekir.
   Hükümetin başarısında rolü olan takımı, alt bürokrasi- üst bürokrasi veya seçilmişler- atanmışlar olarak tarif ve tasnif edebiliriz. Seçilmişler, bilindiği gibi başta bakanlar ve milletvekilleri, arkasından belediye başkanları ve il- ilçe belediye meclis üyeleridir. Bunlar halkın onayından geçmiş ve halka hesap vermekle sorumluluk hisseden insanlar. Çalışmak zorundadırlar, çünkü dönem sonunda halka hesap vereceklerdir. Bunların muhatabı halktır, halkın içinde iyi anılmak ve bu kubbede hoş bir sada bırakmak isterler. Dönemin sonunda ya tekrar halktan onay alıp görevlerine devam edecekler, ya da halkın içine dönüp onlardan biri olacaklar. 
  Atanmışlar ise; bakan yardımcıları, müsteşarlar, müşavirler, genel müdürler, valiler, il emniyet müdürleri gibi üçlü kararnameyle atananlara üst bürokrasi diyebiliriz. Bunların içinde üniversite, asker ve yargı bürokrasisi de var. Bir de işin mutfağında ve bizzat uygulamasında olan, halk ile her gün temas halinde bulunan alt bürokrasi vardır. Bunlar kaymakamlar, kurum ve kuruluş idarecileri, okul müdürleri vs. Alt bürokrasi olsa da bu insanlar hükümetin aynasıdır, bunların tavır ve davranışları, azim ve gayretleri direk halka yansır, halk da hükümetine bu alt yöneticiler üzerinden not verir.
    Geçen hafta Yeni Şafak Gazetesinde bir yorum-haber okudum. Paralel yapı dediğimiz kapalı kutuya mensubiyet taşıyanların, bürokrasiyi boşaltmamak için yeni taktikler geliştirdikleri, yeni oyunlar sahneye koydukları, bazı üst kademe idarecilerin hatır-gönül gereği bunları görevden almamak için direndikleri, görevden alınanların ise takdir ve plaketlerle uğurlandıkları, sonra aldıkları ödüle dayanarak mahkeme yoluyla geri geldikleri, boşalan yerlere bilinçli veya bilinçsiz, eş- dost tavsiyesiyle liyakatsiz insanların atandığı, bunu da paralel yapının kullandığı, hala devlet içinde gizlenerek yeni atamaların içinde yine paralelcilerin olduğu, hatta Fethullah Gülen’in “gerekirse bana sövün yerinizi koruyun” dediği mevzu ediliyordu. Sonunda yorumcu bir tavsiyede bulunuyordu: Atamalar için güvenli bir komisyon kurulsun, atanacaklar tek kaynağa veya tek referansa dayanılarak atanmasın, birçok süzgeçten geçirilmeden atama yapılmasın. Ayını şekilde görevden alınacaklar için de aynı yol izlensin, iftiralara, yaftalamalara, karalamalara, münafıkça haberlere itibar edilmesin.
   Hucurat Suresinde bir ayet-i kerimede, “Ey iman edenler, size bir fasık bir haber getirdiğinde onu iyice araştırın. Aksi halde cehaletle bir kavme veya bir kimseye haksızlık yaparsınız, sonra yaptığınıza pişman olursunuz” buyrulur.
   Bizim de kulağımıza geliyor, belli sendika referanslarına güvenilerek liyakatsiz, hatta Ak Parti karşıtı insanlar idareci-amir oluyorlar, önemli görevlere gelebiliyorlar. Bu kez gelen gideni aratıyor. Bürokrasiyle yanlış haber ve duyumları dikkate alarak oynamamak gerekir. Aslı olmayan haberler yüzünden, münafıkların, fasıkların, kıskançların sözleriyle birçok alakasız insana, hatta geçmişte paralelcilerin darbesini yiyenlere bile “paralelci” yaftası yapıştırılıyor, ya görev verilmiyor ya  da sürgün ediliyor. Unutulmasın ki bu da paralelcilerin bir oyunu. Kendilerini gizlemek ve kendilerinin yerine yine kendilerine yakın insanların gelmesini sağlamak için belli insanları paralelci diye yine kendileri yaftalıyor, jurnalliyor, münafıklık yapıyorlar. O sebeple tek kaynağın haberine, referansına güvenmemek gerekir, birkaç kaynaktan sorulmayınca insanlar önemli görevlere getirilmemelidir veya mevut insanlar iftira ile yerinden edilmemelidir. Bu tutum bürokrasinin durmasına, korkmasına, işi savsaklamasına ve hükümetine güvenmemesine yol açar. İşte bugün birçok kurumda bunu yaşıyoruz.
    Evet, atadığımız insanların yüzde yüz bizim gibi düşünmesi gerekmez. İnsan fıtratı gereği farklı fikirleri, hedefe varmak için farklı politikaları ve metotları olabilir. Öncelikli olan memleket sevdalısı olması, hizmet aşkıyla dolu olması, liyakatli, becerikli ve deneyimli olması, kendisini atayanlara ihanet etmez bir karakterde olması, hükümetin başarısı ve milletin kazanması için elinden geleni yapmasıdır. “Becerisiz olsun ama benden olsun” anlayışını bırakıp hain olmayan, önyargılı ve art niyetli olmayan liyakati tescilli tiplere bürokraside görev vermeliyiz. Geçmişinde birçok partinin yakını, sempatizanı olmuş olabilir, yeter ki beyni yıkanmış, iradesini kiraya vermiş, okyanus ötesinden emir alan ve kafası-gönlü dışa bağlı tiplerden olmasın. 
     Allah’a şükür bürokratlık yapacak, yöneticilik yapacak kıratta insanımız çok. On dört yıl boyunca Ak Parti hükümetleri bürokrasi okulu olarak çalışmış, AK Parti bünyesinde siyaset akademisi adı altında kurslar vererek birçok alt düzey memura tecrübe kazandırmıştır. Bürokraside önce liyakat ve tecrübe, sonra mütedeyyinlik aranmalıdır. Mütedeyyinlik de önemli, zira Allah korkusu taşıyan kul hakkına riayet eder, halka tepeden bakmaz, hain olmaz. Diyeceksiniz ki paralelciler de mütedeyyindi. Ama iradeleri yoktu, başları dışa bağlıydı, önyargılılardı ve niyetleri bozuktu. Yediği tekneye tüküren tiplerdi. 
    Hülasa Allah hükümetimizin, devletimizin yardımcısı olsun, Ak Parti yöneticilerine feraset ve basiret versin. Pirincin içinden beyaz taşları ayıklamak gerçekten zor. 657 sayılı Devlet Memurları yasasını değiştirmek şart. Lütfen kurunun yanında yaşları da yakmayalım, ihanet şebekelerinin de gözyaşına bakmayalım.

Yazarın Diğer Yazıları