Siyasetçi Olmak Zor Zenaat

Şunu biliyorum ki, herkes istisnasız siyasetin bir yerindedir. Ama önde ama arkada, ama ortada ama yanda, ama aktif ama pasif, her birey siyasetin içindedir. 18 yaşını doldurup seçmen sıfatını alan herkes ya seçendir ya seçilendir, dolayısıyla siyasetle ilişkilidir.  Çünkü siyaset insan yönetme sanatıdır. O açıdan herkes bir yöneticidir. Aile bireyleri bile kendi içinde bir hiyerarşiye tabidir, hepsinin sorumlulukları vardır. Anneler evini ve çocuklarını idare ederler, babalar önce evinin yöneticisidir. Okuldaki sınıf başkanlığından devlet başkanlığına kadar her kademede siyaset var, buralara siyasetle gelinir.

    Biz siyasetin sadece belediye başkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinde olduğunu sanıyoruz. Halbuki kanarya sevenler derneğinden tut, sendikalara ve meslek odalarına kadar tüm sivil toplum örgütlerinde siyaset vardır. Hasılı siyaset gönül yapma ve gönül alma sanatıdır. Siyasette gönül alanlar, gönül yapanlar, gönle girenler, gönülden davrananlar, gönüllü olanlar, gönlü geniş olanlar, gönülden konuşanlar, gönül adamı olanlar başarılı olur. Yapılan hizmetlerde gönüller ihmal edilmişse, gönüller fethedilmemişse, daha doğrusu bir hizmet yapılırken hizmet yaptığımız insanın fikri- görüşü alınmamışsa o hizmet hedefe ulaşmaz, o hizmet takdir edilmez. İnsanlar fıtratları gereği kendilerine sorulmasını sever, sorduklarına cevap verilmesini ister, istediklerinin yapılmasından da hoşlanır, bu hizmet benim isteğimle, benim katkımla geldi diye övünmek de ister.

   Atalarımız, "yarım elma gönül alma” demişler. Demek ki yarım elmayla da olsa insanların gönülleri alınabilir, gönüller kazanılabilir. Bazen bir selam vermek, selamsız geçmemek, insanların eşiğini altın yapmaktan daha önemlidir gönül kazanma bakımından.

     Evet, siyasetçi olmak zor zenaat dedim. Bu yola çıkan, çok zaman evini, çocuklarını ihmal etmeyi göze alacak, zamanının büyük kısmını eş- dost ziyaretlerinde geçirecek, düğün, dernek, cenaze durmadan gezecek, insanların hem acılarını hem sevinçlerini paylaşacak. İnsanlar sevdiklerini, oy verdiklerini, siyasette önünde olanları düğününde, cenazesinde görmek ister. Telefonuna çıkılmasını, siyasetçinin makamına varınca iltifat görmeyi, sıcak karşılanmayı bekler. Siyasetçi hasta olamaz, olmamalıdır, siyasetçinin tatili, izni yoktur. Yirmi dört saatin en az on sekiz saati halkın içinde, sevenlerinin arasında geçer, geçmelidir. Bu yükü sırtlayabilenler, bu zorluğa katlananlar ancak tebrik edilirler. Bunlar hep önde ve gönülde olmaya devam ederler, sandıkta da ödüllerini alırlar.

     Herkes siyasetçi olamaz. Zevkine-rahatına düşkün- ehl-i keyf takılanlar, mal- mülk peşinde koşanlar, evinden uzak kalmak istemeyenler, yüzü gülmeyenler, dilinden bal akmayanlar, çabuk öfkelenenler, laf götürmeyenler, eleştiriye açık olmayanlar, istişareyi prensip edinmeyenler, vefasız olanlar, ekip çalışmasına değer vermeyenler, dostlarını yüzüstü bırakanlar, koltuğa oturunca etrafını görmeyenler, bukalemun gibi renk değiştirenler, geçmişini inkar edenler, riyakar olanlar, sıcak ilişki ve iletişim kuramayanlar, samimi, içten, dost canlısı olmayanlar, cebinden harcamayanlar, uykusundan ve istirahatinden fedakarlık göstermeyenler, idealist ve dava sahibi olmayanlar, geleceğe dair plan ve projesi bulunmayanlar, en önemlisi de bu millete inanmayanlar ve bu millete hizmeti bir ibadet olarak görmeyenler siyasetçi olmasın, siyasetçi olmamalıdır.

   Maalesef ortalıkta bu özellikleri taşmayan bir sürü siyasetçi dolaşıyor, bunlar mevsimlik otlar ve yapraklar gibi kuruyup gidecekler, kimse isimlerini hatırlamayacak. Ama gerçek siyasetçi tarifini karşılayan Tayyip Erdoğan gibiler, onun yolunu, tarzını, samimiyetini, hizmet aşkını, fedakarlığını, cesaretini kendine örnek alanlar, misyon edinenler hep gönüllerde kalmaya devam edecek.  


Yazarın Diğer Yazıları