Siyasetin Mutfağı Teşkilatlardır

Son günlerde bazı partilerde liderlik tartışmaları yaşanıyor, kazanlar kaldırılıyor, kazanlar kaynıyor. 16 Nisan referandumu adeta bazı partilerde deprem etkisi yaptı. Şimdinden paçalar tutuştu. Önce hazım sorunu yaşandı, yüksek yargı kurumlarının kapılarına gidildi, oralardan bir sonuç alınamayınca yeni duruma alışmak için yeni projeler ortaya atıldı. Daha bundan yaklaşık on yıl kadar önce cumhurbaşkanlığına layık görülmeyenler, adayın karısının başörtüsünü sorun görenler, seçtirmemek için Meclisinin önünü tıkayanlar, bugün "denize düşen yılana sarılır” misali o istemedikleri insanı önlerine alıp cumhurbaşkanı yapmak gibi bir niyete soyundular. "Rabbimiz şaşırttı mı şaşırtır. Rabbimiz görelim eyler, neylerse güzel eyler. Gülme komşuna gelir başına. Sevmediğin bit- pire başına düşer. Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste. Beğenmediğin eli öpmek zorunda kalırsın. Büyük lokma ye, büyük laf etme” demişler.

   Partilerin içinde kaya gibi duran, liderlik yarışının olmadığı tek parti Ak Partidir. Bugünlerde doğal liderini tekrar başına getirmeye ve süreci tamamlamaya çalışıyorlar. 16 Nisan referandumundan sonra memlekette bir huzur, sükun ve güven  iklimi oluştu, borsa yükseldi, döviz çakıldı, piyasada bir hareket başladı. Millete bir ümit geldi. Bunda Sayın Cumhurbaşkanının Hindistan ve Rusya ziyaretleri de etkili oldu.

   Evet, biz gazeteciler ahkam kesmeyi severiz. Oturduğumuz yerden partilere yol ve yön gösteririz, siyasetçileri eleştiririz, değerlendiririz, eksik ve kusur buluruz,  kimisini düşürür, kimisini çıkarırız, "gel sen yap” deseler yapamayız. Geçmişte gazetecilikten gelen siyasetçiler de oldu, başarılı olamadılar. Siyaset ayrı bir kulvar ve zor zanaat. O yola giren ya doğuştan siyasetçi bir aileden gelmeli, ya da siyasetin mutfağında yetişmeli.

     Evet, her insan bir şekilde siyasetle ilgilidir, hiç değilse her insan demokrasilerde sandığa giderek tercihini ortaya koyar. Bir kısım insan, bizzat siyasetle iştigal ederken, siyasetin içinde olurken, siyaset yaparak yönetmeye talipken, bir kısmı da oyunu kullanmakla yetinir, siyaseti uzaktan izlemeyi tercih eder, biz gazetecilerin yaptığı gibi eleştirir, yol gösterir, takdir eder, teşvik eder. Bir kısım insan sadece seçer, kenara çekilir, bir kısım da hem seçer hem seçilmek ister. İşte seçilmek için çalışma yapanlara, halkı ikna etek için yollara düşenlere ve seçilerek yönetime talip olanlara ve yasama organında görev alanlara siyasetçi diyoruz. Siyasetçinin en küçüğü muhtar, en büyüğü Cumhurbaşkanıdır.

     Evet, siyasette tepeden inenler olduğu gibi, siyasetin mutfağında yetişenler, çekirdekten gelenler de vardır. Başarılı, vefalı ve uzun ömürlü olanlar da genellikle bu çekirdekten ve siyasetin mutfağından gelenlerdir. Siyasetin mutfağı partilerin il ve ilçe teşkilatlarıdır. Bu teşkilatların bünyesinde çalışan hanım ve gençlik kollarıdır. Buralarda pişen, tecrübe kazanan, ufku açılan, halkın taleplerini öğrenen ve halkını tanıyan siyasetçiler, seçildiği makamların hakkını vermişer, halkına tepeden bakmamışlar ve siyasette uzun ömürlü olmuşlardır. Gördük ki siyasete yukarıdan davetle gelenler, akademisyen kökenli olanlar, paraşütle inenler, il ve ilçe teşkilatlarında yoğrulmayanlar, başarılı olamamışlar, bir kısmı vefasız çıkmış yaprak gibi dökülmüşler, benliğe kapılmışlar, liderlik yarışına girmişler, en sonunda silinip gitmişlerdir. Mutfaktan gelenler daha vefalıdır, daha adanmıştır, daha sabırlıdır ve parti disiplinine daha saygılıdır. Örnek olarak, Ak Partide de küskünler, ayrılıkçılar, benliğe kapılanlar olmuştur. Bunların ortak noktaları; çoğu akademisyen kökenlidir ve partilerin il ve ilçe teşkilatlarından başkanlık yaparak gelmemişlerdir.

  Siyasette birlik, bütünlük ve birbirine güven önemlidir. Siyasetçi, halka güven verdiği gibi mesai arkadaşına da güven vermeli, siyasetle gelinen makamların emanet olduğunu unutmamalı, oturduğu koltuktan gönül rızasıyla kalkmasını bilmelidir. Birilerinin sırtına basarak gelenler, yükselenler, o sırtına bastığı insanları unutmamalıdır.

   Siyaseti sürükleyenler, partileri başarıya taşıyanlar öncelikle liderlerdir. Partiler liderleriyle güçlüdür. Başarılı liderler ekip kurmakta mahirdirler. Partilerde yaşanan liderlik yarışları çok zaman partilerin bölünmesine yol açmıştır. Bir partide lider bir tane olur, bir zaman ona itaat edilir. Başarısız liderler gider,  yenileri gelir. Liderlik yarışı, çokça lider değişimi, o partinin canlılığına değil zaafiyetine işarettir.

  Ak Parti, on beş yıldır zaafa düşmemişse, girdiği her seçimde oyunu yükseltmişse, liderlik yarışının olmamasındandır. Ak Partinin doğal bir lideri vardır, O da Recep Tayyip Erdoğan'dır. Başka lider adaylarının hiç birisi onunla yarışacak güçte değildir. On beş yıldır Ak Parti yüzde kırk- elli bandında duruyorsa, bu başarının arkasında Tayyip Erdoğan vardır. Dolayısıyla her Ak Partili siyasetçi ona vefa borçludur. Ona çelme takmak, onunla boy ölçüşmeye kalkmak  en hafif deyimle vefasızlıktır, davaya ihanettir. Sayın Erdoğan da ifade etmiştir: Bu partiye ihanet edenler, yediği tekneye tükürenler iflah olmamıştır.

 


Yazarın Diğer Yazıları