Su İçinde Balıklar Gibiyiz

İslam âlemi ağır bir imtihandan geçiyor.  12. ve 13. Asırda, haçlı seferlerinin ve Moğol katliamlarının yaşandığı yıllarda olduğu gibi bugün de İslam dünyasının üzerinde kara bulutlar dolaşıyor. Kimi İslam ülkesinin idarecileri satılmış ve gafil, kimi israf ve konforun içinde yüzüyor, kimi halkının değerlerinden uzak ve yabancı, kimi kendi koltuğunu muhafaza etmek için batılı ve sömürgeci güçlere yaslanmış. Türkiye gibi çok azı da bağımsız, bir çıkış yolu arıyor, doğruları haykırıyor,  mazlumun yanında yer alıyor, adeta “uyanın hey gafiller” diyor.
   Evet, gizli -açık bütün bir küfür İslam aleminin yeniden uyanmaması ve Türkiye’nin önünün kesilmesi için seferber olmuş vaziyette. Doğu Akdeniz’e savaş gemilerini yığdılar, Orta-doğu semalarına uçaklarını gönderdiler. Akbabalar Suriye etinden bir lokma kapma peşinde. Sadece Türkiye, henüz canı çıkmamış, güçlükle nefes alıp veren Suriye’yi tekrar hayata döndürme telaşında. Biz de Türk milleti olarak sadece oyumuzu vermekle görevimizi yaptığımızı sanıyoruz, hükümetimizden olağan üstü çalışmalar bekliyoruz. Kimimiz maaşımız kaç para artacak hesabında, kimimiz teşviklerden ve faizsiz kredilerden bana ne düşecek derdinde, kimimiz daha konforlu evler ve arabalar peşinde, kimimiz ahırını ve arazisini büyütme arzusunda, kimimiz makam ve mevkiini yükseltme yarışında. Hasılı gelen tehlikenin farkında değiliz, su içinde balık misaliyiz.
   İstiklal savaşına hazırlık yaptığımız günlerde askere yardım için Ankara esnafının kapısı çalınır. Her esnaf elinden ne koparsa verir. Hele bir esnaf var ki dükkanının yarısını bağışlar. Sebebini soranlara, “savaşı kaybedersek dükkanımın tamamı elimden çıkacak, ben yine nefsimi düşünerek yarısını verdim” der.
  Aramızda her şeylerini kaybeden Suriyelilere baktığımız zaman bu gerçeğin farkına varırız. Beş yıl önce Suriyeli de bizim gibi tehlikenin farkında değildi, pembe hayaller kuruyordu, dükkânlarını büyütmek, daha da zengin ve hür olmak istiyordu. Bugüne gelindiğinde evini barkını kaybetti, işini- aşını kaybetti, vatanını kaybetti, üstelik yarım milyon canını kaybetti. Ölmeyip kalanlar belki bir el çantasıyla Türkiye’ye sığındılar, yarı açık çadırlarda hayatta kalmaya çalışıyor. Kimi bir lokma ekmek bulma uğruna denizlerde boğuluyor, kimi sokaklarda dövülüyor, kimi çöplerde ekmek topluyor, kimi aç-sefil dileniyor.
  Gelin yeniden düşünelim, şükretmeyi öğrenelim, hükümetimizi-devletimizi soyacak bir para kasası gibi görmeyelim. Dua edelim, ülkemizi bir badireye sürüklemesinler, kendimizi bir savaşın ortasında görmeyelim, ağır bir ekonomik krize düşmeyelim. Bugünkü halimizde kalmak bile büyük kazanç. Çünkü ateş çemberinin ortasında yanmayan İbrahim misaliyiz. Dalgalar içinde sahili selamete çıkmaya çalışan bir gemi konumundayız.  Şükür ki kaptanımız soğukkanlı, inanmış ve tecrübeli. İlk görevimiz, israfı bırakıp imkanlarımızı mazlumlarla paylaşmak, sonra da dua etmek.

Yazarın Diğer Yazıları