Tatiller Değerli Vakitlerdir

İnsanımız, bayramını doya doya yaşasın, sılay-ı rahim yapsın, yakınlarını, doğup büyüdüğü yerleri, mezarlarını ziyaret etsin, hasret gidersin, büyük şehirlerinin stresli hayatından bir süre kurtulsun, çalışma hayatının monotonluğuna bir süre ara versin, turizm sektörümüz de bundan yararlansın diye Hükümetimiz bayram tatilini on güne çıkardı. Çok da isabetli oldu. Yollar hareketlendi, büyükler çocuklarına kavuştu, gençler sahillere akın etmeye, denizlerin keyfini sürmeye başladı.

Evet, tatiller dinlenme, soluk alma, yenilenme ve çalışma günlerine hazırlanma ve ziyaretleşme günleridir. Kimimiz tatilini sahillerde, otellerde geçirir, kimimiz sılayı rahim ve ziyaretler yapar, kimimiz ailesiyle daha çok ilgilenmek ister ve evinde geçirir. Kimimiz tatillerde bol okur, kedisin ilme ve sanata verir, çalışma günlerinde yetiştiremediklerini, eksiklerini tamamlar. Tatillerini boş lakırtılarla, eğlenceyle, uyuyarak geçirenler de vardır.

Halbuki kaybedecek, boş verecek bir saniyelik zamanımız yoktur. "Nasılsın” diyenlere "zaman harcıyoruz zaman öldürüyoruz” demek de doğru değil. Çünkü zaman bizi harcıyor, bizi öldürüyor. Her gün ölüme biraz daha yaklaşıyoruz. Bilmem farkında mıyız? Zor hastalıklara düştüğümüzde, yoğun bakımlara alındığımızda bir saat daha yaşamak için doktorlar makinalara bağlıyor, elinden gelen her şeyi yapıyor, sadece yaşamı, hayatı biraz daha uzatabilmek için. Pekiyi, sağlıklı günlerimizde bu kıymetli anların kıymetini biliyor muyuz? Yılda neredeyse dört ay süren tatillerimizin kıymetini biliyor muyuz? Mesai dışında kalan, hatta mesai içindeki zamanımızı verimli, üretken kullanabiliyor muyuz? Yoksa çalışan da, oturan da aynı maaşı alıyor diye biz de gel keyfim mi diyoruz, dünyayı biz mi kurtaracağız diye vurdumduymaz bir havda mı çalışma hayatımızı sürdürüyoruz. Maalesef bu havada, bu duyguda çok insan tanıyorum.

Beyler, önce kazandığımız ekmek helal olmalı, helalinden kazanmalıyız. "Süi misal emsal olmaz” derler. Çalışmayan, işi asan, bizi çok ilgilendirmez, unun kendi vicdanının sorunu. Kazancımız helal olursa beslediğimiz çocuk da dürüst olur, itaatkâr ve hayırlı bir nesil olur. Helal kazanç eve huzur getirir, bereket getirir. Çok para alıp yetiştiremeyenlere çalışma hayatını bir gözden geçirsin diyoruz.

Evet, Türk insanı birçok milletten daha çalışkandır, bunda dinimizin de etkisi vardır. Dinimiz "bugün ölecekmiş gibi ahirete, hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya çalış” diyor. Ayette, "Dünyadan da nasibini unutma” buyrulur. Evet, bizim inancımız dünyayı reddetmemiş, boş vermemiş, aksine ahiretin tarlası görmüş, ne ekersen onu biçersin demiş. İslam fıtrat dinidir, insanın dünya ve mal hırsını, nefsani arzularını, şehevi duygularını yok saymamıştır.

Bir çoğumuz ülkemizi tatil zengini, tatil cenneti bir ülke olarak bilir. Geçen okuduğum bir araştırma yazısında ülkemizde yıllık çalışma saati ortalaması yaklaşık bin sekiz yüz saat. Bu da dünya sıralamasında otuzuncu sıralarda. Almanya ve Hollanda gibi batı ülkelerinin yıllık çalışma saati ortalaması bin dört yüz -bin beş yüz saat. Kore ve Japonya gibi uzak doğu ülkelerinde yıllık çalışma saatleri, hatta hazırcı ve tembel bildiğimiz Yunanistan'ın çalışma saatleri ortama 2200-2400 saat ki, bizimkinden çok uzun. Dolayısıyla Batılı zengin ülkelere göre ülkemizde çalışma saatleri çok geride değil, uzak doğu ülkelerini saymazsak Batı'da sadece Yunanistan 2100 saatle bizden fazla çalışıyor. Aslında bizim köylümüz daha çok çalışıyor. Bizim esnafımız kendi işinde saat gözetmiyor, gece yarısına kadar dükkanını, tezgahını açık tutuyor. Çünkü biz hırslı bir milletiz. Bu hırsı dozunda kullanırsak iyi, ama dozunu aşarsa hırs sahtekarlığa, çalmaya, çırpamaya, haksız kazanca, vergi kaçırmaya götürür. Haksız kazanç ahiretimizi de kaybettirir.

Evet, inancımıza göre, ömür uzamaz, uzatılamaz, ecel ezelde takdir edilmiştir. Ancak ömür bereketlenir, az ömürde çok şey yapmak nasip olur. Hadis-i şeriflere göre, ömrün uzaması (bereketlenmesi) de sılayı rahime bağlıdır, anaya- babaya ve yakınlara hürmete, onları ziyarete bağlıdır. İşte tatiller de bunun için fırsattır.

Sonuç olarak, insanın boş vakti yok, boş geçirilmiş vakitler var. Bu da ağırlıkta tatillerdir ve mesai dışı zamanlarımızdır. Bu zamanlar daha iyi değerlendirilmeli, daha üretken olmalıyız. Bu zamanlarda bol okumalı, düşünmeli, kendimizi yenilemeli ve geliştirmeliyiz. Tatiller tefekkür, tezekkür ve tövbe günleri olmalı. Çalışma yoğunluğundan dolayı zaman ayıramadığımız çocuklarımıza yönelmeli, onları dinlemeli, onlara tecrübelerimizi aktarmalıyız. Tatiller aile bütünlüğünü sağlayan en güzel fırsatlardır. Çünkü hepimizin bekleyenleri vardır. Onları daha fazla bekletmeyelim. Hayırlı bayramlar ve hayırlı tatiller.


Yazarın Diğer Yazıları