Terleyen Cumhurbaşkanı

Cumhurbaşkanlığı seçimine şurada dört aydan az bir zaman kaldı. 10 Ağustos’ta yapılacak seçim için partiler de bir arayış, medyada bir tartışma başladı.Türkiye’yi kucaklayan bir Cumhurbaşkanı adayı herkesin arzusu. Muhalefet partileri ortak bir aday peşinde. Aksi halde iktidar partisinin karşısında hiç şansları yok. AK Parti’nin cumhurbaşkanı adayı birinci turda olmasa bile ikinci turda kesinlikle seçilecek.
     Muhalefetin, özelde Ana muhalefetin tek derdi Başbakan Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığını engellemek. Ama korkunun ecele faydası olmayacak, emarelerden anlıyoruz ki Sayın Başbakan cumhurbaşkanlığına aday olacak, seçileceğine de kesin gözüyle bakılıyor.
     Evet, Sayın Başbakan’ın cumhurbaşkanı olmak hakkı, hatta olması da gerekli. Geride bıraktığı AK Parti de kaya gibi arkasında durur ve Tayip Erdoğan sonrası belirgin bir güç kaybına da uğramaz. Bir kısım insanlar Başbakan’ın partisinin başından gitmesiyle AK Partinin dağılma sürecine gireceğini iddia etse de, ben şahsen bu teze katılmıyorum. AK Parti’yi Anavatan ve Doğru Yol partilerine benzetenler yanılıyorlar. AK Parti, ideolojileri ve kurucuları bakımından her iki partiden çok farklı. Bir defa Anavatan Partisi dört eğilimin partisi. Kurucuları içinde mason da vardı, solcu ve ateist de vardı, dindar da, liberal de vardı. Hepsi Merhum Turgut Özal’ın  güçlü liderliği sayesinde bir müddet bir arada kaldı. Özal gider gitmez partisi dağılma sürecine girdi. Hatta daha Turgut Özal partinin başından gitmeden erime ve kopmalar başladı, ikinci ve üçüncü seçimlerde kan kaybetti.
     AK Partiye gelince, kurucuları milli görüş çizgisinden gelmiş, tam bir dava adamı. Aralarındaki ilişki, menfaat ilişkisi değil, milli ve manevi duyguların yoğurduğu din kardeşliği bilinci. Bu insanlar birbirine kolay kolay ihanet etmez. Bu insanların birlikteliği, sadece dünya hayatını değil ahiret hayatını da kapsar. Bu insanlar inanmış ve iman etmiş insanlar. Bu insanların ruh ve zihin bezerlikleri var. Kalpleri arasındaki yollar açık, bağlar güçlü. AK Parti bir kitle partisi görünümünde ancak bir ideolojiye sahip. O ideoloji de Türkiye Cumhuriyeti’ni İslam ülkeleri arasında lider ve önder ülke yapmak ve çekim gücü oluşturmak. O ideoloji, Osman Gazi’nin ve Fatih Sultan Mehmet’in de ideolojisi. O ideoloji, ülkeyi sadece maddi yönden kalkındırmak değil, ahlaki ve manevi kalkınmasını birlikte yürütmek ve tam bağımsız bir ülke yapmak.
     Evet, AK Parti lider zengini bir parti, içinde Tayip Erdoğan’ı aratmayacak birçok lider adayı var. Kaldı ki Sayın Başbakan cumhurbaşkanı olunca da partiden elini çekmeyecek, tüm yetkilerini kullanacak, yarı başkanlık rejimini fiilen uygulayacak. Çünkü arkasında güçlü bir halk desteği olan her cumhurbaşkanı başkan veya yarı başkan gibi davranır. Ayrıca Tayyip Erdoğan’ın karakteri ‘Noter Cumhurbaşkanı’ olmaya uygun değil. O koşmalı, terlemeli, çalışmalı, ülkenin her sorunuyla ilgilenmeli ve Başbakan’ın birçok yetkilerini kullanmalı. AK Parti’nin Başbakan adayı da Tayyip Erdoğan’ın bu karakterini bilmeli ve ona hazırlıklı olmalıdır. Çünkü bir ipte iki cambaz oynamaz.
     Sonuç olarak, Sayın Tayyip Erdoğan’a Cumhurbaşkanlığı yakışır. On iki yıl başbakanlık yapmış, her girdiği seçimden başarıyla çıkmış bir güçlü liderin siyasi hayatını cumhurbaşkanı olarak noktalaması en doğal hakkıdır. Kimse AK Parti’nin dağılacağını düşünmemeli, yanlış hesaplar yapmamalıdır. AK Parti rakipsiz olmaya daha çok yıllar devam edecektir. Anayasa değiştirilerek başkanlık sistemi gelecek ve Türkiye’de sadece iki parti kalacak.


Yazarın Diğer Yazıları