Üretmeden Tüketmek

Birileri üretir birileri tüketir, birleri oturur birileri ayakta, birileri yürür birileri koşar, birileri konuşur birileri yapar, birileri sever, birileri nefret eder, birleri yakınlaştırır birileri uzaklaştırır, birileri bağlar birileri çözer, birileri yazar birleri okumaya bile tenezzül etmez, birileri risk alır birileri korkar, birileri yönetir birileri sadece muhalefet eder. Hasılı toplumumuz iki grup. Dünya var olalı beri bu böyle.  

    Şu gerçeği de unutmayalım; birileri üretecek ki birileri tüketecek. Tersi de doğru, tüketen olmazsa üreten olmaz. Ağaç meyveli olmazsa taşlayan da olmaz.

    Evet, Hükümetimiz çalışıyor ki taşlayanı çok. Hükümet Suriye'de, Irak'ta olup biteni seyretseydi, ABD'nin en iyi dostu olurdu. Hükümet, dünyanın en büyük hava limanını yapmasaydı, doğal gaz iletim hatlarını elinde bulundurmasaydı, Ortadoğu'ya, İslam dünyasına selam göndermeseydi, dünyadaki sömürü odaklarını deşifre etmeseydi, BM'nin haksız yapısını sorgulamasaydı, Fetö ve Pkk gibi terör örgütleriyle kararlı bir mücadele sürdürmeseydi, daha doğrusu ağızlarına göre lokma olsaydı, silah almaya devam etseydi, Türkiye en iyi müttefikti, AB ile üyelik müzakeresine devam edebilirdi, ambargolar olmazdı, vizeler koyulmazdı.   

     Evet, birilerinin sırtında yumurta küfesi yok da konuşuyor. Efendim, bu kadar vergi neyin nesi? Niye memura, işçiye verilmiyor? Niye taban fiyatları çok düşük? Niçin bu hükümet çiftçiyi düşünmüyor? Niçin taşeron işçiye verdiği sözü tutmuyor? Şunu unutmayalım ki almadan vermek sadece Allah'a mahsus. Güneyde ve Doğuda, içte ve dışta büyük bir savaş veriyoruz. Her gün milyarları dağlara saçıyoruz. Enerjide, akaryakıtta, doğal gazda dışa bağımlı bir ülkeyiz. Bir şeyler satmadan, döviz girdisi olmadan petrolü ve doğal gazı alamayız. Bunun için de malımıza pazar bulmak, eksiklerimizi o dövizle almak durumdayız. Faizin ve enflasyonun alıp başını gitmemesi için bütçemizi dengeli tutmak, aşırı borçlanmamak zorundayız. Birileri "Tayyip Erdoğan niçin bu kadar geziyor” der. Halbuki O bizim için, tüccarımıza, malımıza pazar bulmak için geziyor. Ürettiğin malı alan ve tüketen olmazsa üretimi de durdurmak zorunda kalırsın. Son yıllardaki üretim patlamasının, ihracat patlamasının kendiliğinden olduğunu sanmayın. Bunun altında Hükümetin alınteri var, bulduğu pazarlar var. Ayrıca ithalat yapmazsan ihracat yapamazsın. Çünkü yarımamül alıp mamül olarak satan bir ülkeyiz, arabanın motorunu alıp montajını yapan sonra satan bir ülkeyiz, yani almadan satamayız, satmadan üretemeyiz.

  Etrafa bakın, şehirler adeta yeniden yapılıyor, yollar arabaları almıyor, park edecek yer bulunmuyor, albenili evler ve arabalar ağzımızın suyunu akıtıyor. Almak için borçlanıyoruz, borçlandıkça daha çok çalışıyoruz. Bazen dengeyi kaçırıyoruz, ödeyemeyecek şekilde borçlanıyoruz ve bunalıma giriyoruz veya kaçıyoruz. Maalesef frene basmayı bilmiyoruz. Kaldıramayacağımız yüklerin altına girince de hükümeti suçluyoruz. Hükümet sana "üretmeden tüket” mi dedi? "Beş dönüm arazin var, iki yüz bin liralık traktör al” mı dedi? "Bin beş yüz lira maaşınla bin lira taksit mi öde” dedi? Hükümetin dediği:  "Ben çalışıyorum, sen de çalış, ayağını yorganın göre uzat, ülken için fedakârlık istenirse yap. Zira bu gemide hep birlikte seyrediyoruz. Batarsak hep birlikte batarız”.

    Dengeli bir harcama içinde olursan, israf içinde yüzmezsen, bu ülkede aç ve açıkta kalmazsın. Bu ülkede iş de var, aş da var. Yeter ki şükretmesin bil, kanaat et, üretmeden tüketme, varlığına göre harca, reklamların cazibesine kapılıp kendini kaybetme, israf etme, bulduğuna şükret, bulmadığına sabret. Eleştir ama gerçekleri de gör. Harca ama bütçeni düşün. Konuş ama sırtımızdaki yumurta küfesini de unutma. Hükümet senden alırsa sana verebilir. Hükümet sadece suyun başında taksimat yapan bir görevli. Ondan beklenen, adaletli bir taksimat yapması. Hepimizin istediği de bu. Adaletsiz bir uygulama gördüğünde sesini yükselt. Zira "zalim sultan karşısında hakkı söylemek en büyük cihattır", "haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır".


Yazarın Diğer Yazıları