Uyuşturucu İle Mücadele Şurası Üzerine

      Geçen hafta Uyuşturucu ile Mücadele Şurası toplandı Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu da katılarak içerikli bir konuşma yaptı.
     Hükümetimiz geç kalmış bir konuya nihayet el attı, uyuşturucuyu ülkenin en büyük sorunu olarak gördü ve uyuşturucu ile mücadele için devletin bütün imkanlarını seferber etti. Öğrendiğimiz kadarıyla ilgili bakanlıklar işbirliği halinde çalışacak, kurulacak izleme heyeti altı ayda bir toplanıp alınan yolu gözden geçirecekler.
   Evet, binlerce aile uyuşturucu yüzünden tarumar oldu, binlerce anne -baba çocuğunu uyuşturucu tacirlerine kaptırdığı için kan ağlıyor.  Milyonlarca gencimiz uyuşturucu illetinin pençesine düştü ve düşmeye aday.
     Son on iki yılda ülkemizin geldiği refah seviyesi, yapılan duble yollar, açılan üniversiteler, gelişen sağlık sektörü hepimizin göğsünü kabarttı, bu konuda hükümetimizin hakkını teslim etmeliyiz. Gel gör ki artan maddi refah, manevi bunalımları ve gençlik arasında doyumsuzluğu da beraberinde getirdi.  Bu bunalım ve doyumsuzluk sebebiyle gençliğimiz arasında yayılma istidadı gösteren uyuşturucu illeti bütün güzellikleri gölgede bıraktı.  Keşke diyoruz, bütün güzel gelişmeler olmasaydı da gençlimiz daha sağlıklı olsaydı, ailelerimiz mazbut kalsaydı, uyuşturucu kullanımı bu kadar yayılmasaydı.
    Hani ataların güzel bir sözü var: “Oğlun akıllıysa malı neylersin, oğlun akılsızsa yine malı neylersin”. Evet, oğlumuz -kızımız uyuşturucunun pençesine düşmüşse zenginliğin-malın- mülkün ne anlamı var? Yel getirir sel götürür. Yine oğlumuz-kızımız sağlıklı olsun da malımız olmasın, kuru ekmek yiyelim. Büyüklerin dediği gibi, iki gönül bir olursa samanlık seyran olur. Sağlıklı ve akıllı çocuk kendi malını kendi kazanır.
    Sayın Başbakan’ımızın dediği gibi, uyuşturucu ile mücadelenin üç ayağı ve üç boyutu var: Uyuşturucuyu üretenler,  aracı olanlar ve kullananlar. Aslında bunlar çok zaman iç içedir, bir zincirin halkalarıdır. Bazıları hem üretir, hem satar, hem kullanır. Yasalarımızda öyle boşluklar var ki, “kullanıcıyım” diyenler serbesttir, bunlar için hiçbir müeyyide yoktur. Burada içiciler de takibe alınmalı, her koyun kendi bacağından asılır mantığıyla başıboş bırakılmamalıdır.
     Evet, ülkemiz dünya uyuşturucu trafiğinin yolu üzerinde ve kavşağındadır. Uzak Doğudan, Orta Asya’dan gelen uyuşturucu tacirleri ülkemiz üzerinden Avrupa’ya gitmekte, bu arada birçok gencimizi de zehirlemektedirler.  Maalesef uyuşturucu üretim ve satımını bir kazanç yolu gören Orta Asya’nın fakir insanları, uyuşturucu tacirleri tarafından kullanılmakta,  bunlar devletlerin otorite ve güvenlik boşluğunda faydalanarak, İran ve Türkiye üzerinden Avrupa’nın zengin pazarlarına ulaşmaktadırlar.
      UYUŞTURUCU İLE MÜCADELENİN EĞİTİM BOYUTU
    Uyuşturucu ile mücadelenin üç boyutu var: Eğitim boyutu, güvenlik boyutu ve tedavi boyutu. Eğitim boyutu aileden başlar. Aile büyüklerini eğitebilirsek, daha evlilik öncesinde eş adaylarına eğitim verebilirsek, bu eşler sağlıklı çocuklar yetiştirecekler, köprü altları evden kaçan çocuklarla dolmayacak.
     Eğitimin temelinde de din ve Kur’an eğitimi mutlaka olmalıdır. Benim bir tanıdığım iki oğlundan birini Kur’an kursunda okuttuktan sonra sanayide meslek öğrenimine gönderdi. Öbür oğlunu Kur’an kursu eğitimi aldırmadan sanayiye verdi. Maalesef Kur’an kursu eğitimi almayan çocuk uyuşturucu müptelası oldu, Kur’an ve din eğitimi alan ise sağlıklı bir şekilde öğrendiği mesleğini sürdürüyor. Bu örnekten de anlıyoruz ki, başıboş bırakılan, dini eğitimden mahrum edilen evlat her zaman kötü alışkanlıklar için hazır aday demektir. Çünkü o çocuğu çekecek, çevirecek, tutacak, koruyacak bir manevi zırh, kalkan ve yaptırım yoktur. Arkadaş çevresi, küçük sıkıntı, bir anlık boşlu onu uyuşturucuya itebilir. Din eğitimi alan çocuk kötü alışkanlıklara karşı her zaman daha korunaklı ve dirençlidir.
   Hükümetimiz öncelikle eğitim boyutunu ihmal etmemeli, yeni projeler ortaya koymalı, din ve ahlak bilgisi dışında müfredata uyuşturucunun tahribatını ve sonuçlarını anlatan dersler konulmalıdır.  Şu günlerde toplanan Eğitim Şurasında alınan tavsiye kararına göre din eğitimi anasınıfına kadar indirilmesi istenmiş ve isabetli olmuştur.  Kız ve erkek okullarının ayrılması, yani karma eğitimden vazgeçilmesi de önerilmiş, en azından velilere tercih hakkı verilsin denilmiştir. Bu da isabetli bir öneridir. Bu konuyu da ayrıca işleyeceğiz. Özellikle öğretmenlerimize görev düşmektedir. Bütün derslerde üç- beş dakikalık zamanı kötü alışkanlıklara ayırmalı, çocuklarımızı sürekli uyarmalıdırlar. Emniyetimiz okul çevrelerinde nöbet tutmalı, kötü niyetlilerin o çevrede bulunmalarına fırsat vermemelidir.
   Uyuşturucu ile mücadelenin emniyet boyutu da çok önemlidir. Polisimiz bu konuda özel eğitim almalı, uyuşturucu tacirlerine göz açtırmamalı, bataklıklara baskınlar yapmalı, eğlence merkezleri daha sık denetlenmelidir. İnternet yayınları ve internet ticareti izlenmelidir. Sınırlarımız, kapılarımız daha çok kontrol edilmeli, cezalar caydırıcı olmalıdır.
      Üçüncü boyut tedavi boyutudur. Uyuşturucuya bir şekilde bulaşmış  çocuğumuz hasta muamelesi görmeli, tedavi edilmeli, tedavi merkezleri artırılmalıdır. Uyuşturucuya iten sebepler irdelenmeli, bu konuda politikalar geliştirilmelidir.  Biliyoruz ki sebeplerin başında manevi boşluk, başıboşluk, sahipsizlik, kötü arkadaş çevresi, anne babaların duyarsızlığı gibi sebepleri sayabiliriz.  
    Evet, çocuklarımızın bir kısmı uyuşturucu illetine balli, tiner  ve bonzai çekerek, kenevir yaprağı (esrar) gibi otları sarıp içerek başlamakta, bunlar da kesmeyince eroin gibi daha büyük zehirlere yönelmektedir. Aslında alkol içimi de yasaklanmalı, en azında alkolün temini zorlaştırılmalıdır. Bira ile başlayan içki, şarap ve rakı gibi maddeleri içen ve sarhoş olan gençler, zaman içinde diğer uyuşturucu çeşitlerine geçebilmektedir. Yani alkol her kötülüğün anasıdır.
     Evet, sigara ve tütünden başlayıp bütün kötü alışkanlıkların temini zorlaştırılmalı, her köşede satılması önlenmelidir. Hepsinden önemlisi okullarımızda büyük bir eğitim seferberliğine başlanmalı, aileler bilgilendirilmeli, broşürler dağıtılmalıdır. Mesuliyetimiz büyüktür, bir nesil heba olup gitmeden bütün gövdemizi taşın altına koymalıyız.


Yazarın Diğer Yazıları