Vur Abalıya!

Son günlerde gezi olaylarının adeta tekrarı yaşanıyor, gezi olaylarında yaralanarak geçen gün ölen Berkin isimli genç bahane edilerek büyük şehirler yakıldı yıkıldı. Yine 22 yaşında bir genç insan DHKP-C’liler tarafında öldürüldü, bir polisimiz stresten ve korkudan dolayı kalp krizi geçirerek şehit oldu, onlarca insan yaralandı, yüzlerce esnaf dükkanı, banka şubesi ve belediye malı tahrip edildi.
    Burada polisimizin fedakârlığını, sabrını, soğukkanlılığını kutluyorum. Polise el kaldırmak, polise molotof ve taş atmak bir kısım medyada özgürlük olarak görülüyor. İşte bu yaklaşımı kınıyorum.  Polis insanların can güvenliğini sağlamak için var. Soruyorum, kendi can güvenliğinin derdine düşen bir polis nasıl insanların güvenliğini saplayabilir? Polis önce kendi can güvenliğinden emin olmalı ki başkalarına güven verebilsin. Taşların bağlanıp köpeklerin salındığı bir sokakta nasıl can güvenliğinden söz edilebilir? Muhalefetin medyası hep polise yükleniyor, hep polisi suçluyor. Adeta polise el kaldırmak, terör estirmek, yakmak ve yıkmak serbest; polisinin el kaldırması yasak! Polisin bir tek hakkı var, o da göğsünü siper etmek, üstüne gelenlere gaz ve su sıkarak engel olmak.
    Polis can güvenliğini sağlarken kendi canını feda ediyor. Daha geçen hafta şiddet görmüş bir kadına korumalık yapan polis adliye önünde şehit edildi. O gencecik polisin suçu neydi?
     Beyler, polis de can taşıyor, polisin de duyguları ve kaygıları var. Polis de can kaygısıyla yanlış yapabilir. Halkın can güvenliğini sağlayabilmesi için kendi can güvenliğini de düşünmek zorundadır. Gönlümüz ister ki polisimiz bir anne şefkatiyle yaklaşsın, merhametle muamele etsin, görevini yaparken tarafsız olsun, devletten önce insanı kutsal görsün.
     Polisi daha iyi eğitmek, sonra da yetkilerini artırmak zorundayız. Morali bozuk, kendi can güvenliği tehlikede olan bir polis halkına güven veremez. Yakalayıp yargıya teslim ettiği bir asiyi veya hırsızı ertesi gün sokakta gören polisin morali yerinde olur mu? O polis görevini severek yapar mı?
    Evet, polis tarafgir olmamalı, siyasete hiç bulaşmamalı. Polis fikirlerini ve ideolojisi bir kenara koyup verilen kutsal görevi yapmak zorundadır. Amirlerinin emrini yerine getirirken, sinirlerine hakim olamayıp yanlış yapan, aşırıya kaçan, şiddete başvuran polis de olabilir. Ama bu münferit yanlış davranış bütün bir polis camiasını ilzam etmez, töhmet altında bırakmaz. Ayrıca paralel yapıya mensubiyetinden dolayı kötü niyet taşıyan, sırf hükümeti karalamak için yanlış yapanlar da olabilir. Bunlar da zaman içinde suyun pislikleri dışarı attığı gibi temizlenecek. Burada polisimizin bir arınmaya ihtiyacı var. Ancak polisin yanlışını görüp göstericilerin şiddetini ve terör estirenlerin yanlışlarını görmemek doğru bir yaklaşım değildir. Polisi kıyasıya eleştirerek, moralini bozarak, görevinde daha ağır davranmasına sebep olabiliriz. Hak aramak adına, özgürlük adına terör estirenlerin tahrip ettiği servet bizim paramızdır, o şehirler bizim mekanlarımızdır. Bunları savunmak ve bu teröristlere engel olmak sadece polisin ve hükümetin görevi değildir. Halkımız da polisin yanında olmalı, herkes birer sivil polis olmalıdır.
      İstanbul’da AK Partinin üç katlı seçim bürosu yıkıldı, diğer birçok kamu binası ve belediye otobüsü tahrip edildi. Hükümeti zafiyet içinde göstermek isteyenler var.  Öbür taraftan polisin içinde ağırdan alanlar, nemelazımcı davrananlar, siyasi muhaliflik yaparak Hükümeti zor duruma düşürmek isteyenler, gereksiz şiddet uygulayanlar da var. Onları elbette sorgulamalı, yanlış yapanlar ayıklanmalıdır. Ama ormanın içinde birkaç kuru ağacı görerek bütün bir ormanı görmemek yanlış olur.
Toplum olarak hepimiz şiddetin karşısında olmalıyız, polisimizin yanında durmalıyız, terör estirenlere asla müsamaha göstermemeliyiz. Terör estirip de yaralananları ve ölenleri kahraman ilan etmemeliyiz. Devletin güvenlik güçlerinin içindeki birkaç kişinin yanlışını Hükümete mal etmemeliyiz.  Hükümet daha etkin tedbirler almalı, gerekirse cezaları artırılmalı, kimse cezasız bırakılmamalıdır. Kanunlardaki boşluklar doldurulmalı ve devlette bir güvenlik zafiyeti oluşturulmamalı. Haslı güveliği sağlamak iki ucu pisli bir değnek. Hem polisin şiddetini önlemek hem halkın güvenliğini sağlamak çok ince bir politika gerektirmektedir. Bunu da hükümetimiz düşünecektir.  


Yazarın Diğer Yazıları