Atatürk’ün Müridleri

Atatürk'ün ölümünün 74. yılı. Allah, yararlı işlerine sevap versin. Kusurlarını affetsin. O kadar...

Resmi ideoloji ‘dogmalara karşıyız’ dedi. Ama Atatürk'ü kutsadı. Atatürk eleştirilmedi. Eleştirilmesine tahammül bile edilmedi. Kemalizm dogmasına esir oldu.

Dünyada örneği olmayan Atatürk’e hakaret sayılabilecek ‘Koruma Kanunu’ çıkarıldı.

Ne demek yani? Atatürk zavallı mı, korunmaya muhtaç mı ki korunsun?

Atatürk tekkeleri, zaviyeleri, türbeleri kapattı. Ama Atatürk'e anıtmezar / türbe yapıldı.

Anıtkabri ziyaret ritüeli modernlik, ama mezar ve türbe ziyareti gericilik sayıldı.

Eski Mısırlılar-kötü ruhları kovduğuna inandıkları için- mezarlara giden yollara aslan sfenksleri

yaptırdılar. Anıtkabre de aynısı yapıldı.

Her önemli gün ve törende devlet erkanı anıtkabre çıkmaya mecbur. Çıkmayanın vay haline.

Her yerde Atatürk resimleri, büstleri, köşeleri ve anıtları var. Bu artık Rusya'da bile yok.

Herkes On Kasımda “siren “ sesiyle hazır ol vaziyetinde saygı duruşunda bulunmak zorunda. Niye?

Kuzey Kore despotizmi dışında hangi modern demokraside böyle bir mecburiyet var? Devrim ilkelerinin yetiştirdiği tek tip insan olmak zorunda mıyız?

Atatürk, % 99'u Müslüman Türkiye'nin kurtarıcısı ve lideri ise; neden O’nu İslama göre anmayız?

Ruhuna Fatiha okumak yerine “ ti “ sesi ve garip batı adetleriyle ruhunun şad olacağına inanırız?

Devlete rağmen On Kasım'lar 74 yıldır -bürokrasi, okullar, Kemalistlerle sınırlı kaldı- halka inmedi.

Halk “yobaz, cahil,” diye aşağılandı. Millete tarihi, dini öğretilmedi. Veya çarpıtıldı. Kur'an okumak suç, dindarlık tehlike gibi gösterildi. Milletin değerleri örselendi.

Özellikle İnönü'nün tek parti diktasının zulmüne karşı halk, her fırsatta Menderes'i,-halka gösterdiği yüzüyle - Demirel'i Özal'ı ve Erdoğan'ı iktidara taşıyarak tepki koydu. Halkın iktidara getirdikleri ya asıldı; ya zehirlendi. Halkın iradesine ters -bir çizgide olduğu son duruşuyla tartışılmaz- olan Demirel yaşıyor. İlginç.

Benim gibi düşünenleri ötekileştirebilirsiniz. O zaman demokrasiye “farklılıkları bir arada yaşatan, düşüncelerin özgür ifade edildiği rejim “ demeyin de “duruma göre davranılan, çifte standartlı rejim” deyin.

Allah inancı yıkılmaya , kanun korkusu ile yönetilmeye çalışılan toplumun hali perişan?

Millet, laik, anti laik, sağcı-solcu, Kürt-Türk, İslamcı-Batıcı, Alevi-Sünni gibi kamplara ayrıldı.

Herkes “Türk'tür” dayatmasıyla Millet bölündü. Terör azdı. Kan akıyor. Boşanmalar, intiharlar, ahlaki çöküntü arttı. Üretmeden tüketen, banka ve tefecilerin soyduğu, çıkar ve paranın esiri; nefret, kavga, ötekileştirme ve dayatmanın davranışlarımıza yön verdiği bir toplum olduk.

Selamlaşma, sevme, yardımlaşma, dayanışma, anlayış, hoşgörü gibi insani değerleri unuttuk.

Şans-talih oyunları, kumar, İçki, uyuşturucu, rüşvet, torpil, işsizlik, adaletsizlik, yolsuzluk, hortumculuk sıradanlaştı. Suç ve suçlular arttı. Cezaevleri ve adliyeler ağzına kadar doldu.

İlim ve teknolojide geri kaldık. İcatlar yapamadık. “89 yılda 75 milyon genç yaratamadık her yaşta”

Ey Kemalist müritler; size ağlamak değil; “en hakiki mürşit ilimdir” ilkesini uygulamak düşer.

Böylece halimize ilmi çareler üretebilir, On Kasımları akıllıca anabilirsiniz.

Kim bilir , belki O’nun ruhunu böylece daha iyi şad edebilirsiniz…


Yazarın Diğer Yazıları