Bekçi; “Değerim Bilinsin” Diye Hırsızlık Yaptırırsa…

Ülkemiz zor günlerden geçiyor. PKK ve siyasi uzantısı HDP sinsice ve kalleşçe saldırılarına devam ediyor.

PKK’nın derdi Kürt kardeşlerimiz değildir. PKK sorununa sadece iç dinamiklerle bakılmamalıdır.

 PKK; petrol, uyuşturucu, silah ticaretinden ve bölgeyi dizayn etmek isteyen global güçlerden ayrı düşünülemez.

Orta-Doğu devletlerinin bugünkü sınırlarını büyük ölçüde 1. dünya savaşının galibi devletler çizdi. Türkiye Kurtuluş Savaşı’nda galip gelmesine rağmen, Lozan’da istediğini alamadı ve bugünkü sınırlara razı oldu.

Zamanla siyasi dinamikler değişti. SSCB yıkıldı. Dünya, Nato (ABD-Batı) ve Varşova Paktı (Komünist Blok) gibi iki kutuplu siyasi güç merkezi yerine, tek kutuplu Nato (ABD-Batı) siyasi güç merkezinin kontrolüne girdi.

Eğer mahallede hırsızlık olmazsa, bekçiye de ihtiyaç olmaz. İlginçtir, bazı bekçilerin işsiz kalmamak için hırsızlarla işbirliği yaptıkları ve hırsızlığın sürmesini sağladıkları anlatılagelir. 

Öyleyse global aktörler, sona eren Komünist tehdit yerine Orta-Doğu’da yeni tehdit unsurları ikame etmeliydiler ki; güvenliği sağlayacak bir mahalle bekçisine –kendilerine- ihtiyaç duyulsun.

Ürettikleri yeni düşmanın adını “Radikal İslam.” koydular.

Kurdukları, yönettikleri El-Kaide, Boko Haram, Işid gibi örgütlere -İslam ile alakası olmayan ve İslam’ın asla uygun görmediği- acımasız terör eylemleri yaptırarak Dünya’da İslam korkusu -İslamafobi- oluşturdular. 

Böylece kurtuluş arayan insanlığın İslam’a yönelmesini engellemek, Müslümanlar arasına “Ilımlı İslam” ve “Radikal İslam” ayrımı ile yeni bir fitne sokmak ve ikiye bölmek mümkün olacaktı.

“Arap Baharı” yaldızlı sloganıyla Müslüman ülkelere demokratik, ılımlı İslami yönetimler getirecekler, radikal İslam’ı yok edeceklerdi. Afganistan, Irak ve Suriye’ye demokrasi gelmedi. Ama, Müslüman ülkeleri böldüler. Tarihin en acımasız vahşetlerine ve insanlık dramlarına imza attılar. Oluk oluk Müslüman kanı akıttılar/akıtıyorlar.

Devletlerin sınırlarını yeniden çizmek için güttükleri diğer bir yol, “Orta-Doğu ülkelerindeki etnik ve mezhep azınlıklarını çoğunluğa karşı örgütlemek ve ülkelerin bütünlüğünü bozmak” şeklinde özetlenebilir.

Global güçler ve ABD,  İran’a karşı imiş gibi görünse de, Orta-Doğu’daki Sün’i çoğunluğa karşı, Şii azınlığı hep desteklemiştir. Bugün Şii’ler bölgede, tarihte hiç olmadıkları kadar söz sahibidirler.

ABD;, Türkiye’de PKK, Suriye’de PYD, İran’da PJAK eli ile Irak’taki gibi Kürt bölgesel yönetimlerini, sonra da bunları birleştirerek masonluğun ve Yahudiliğin kontrolünde Büyük Kürdistan’ı kurdurma  amacındadır. 

Büyük Kürdistan, uzak gelecekte Yahudilerin, kendilerine vaat edildiğine inandıkları “Nil’den Fırat’a kadar olan topraklar” da kurmak istedikleri “Büyük İsrail Devleti” nin atlama taşı olacaktır.

Türkiye; iç siyasi dinamiklerle baktığı, olayı üç-beş çapulcu diye hafife aldığı için PKK sorununu çözemedi.

Devlete düşen PKK’nın bu güçlerin maşası olduğunu bilerek, “oyunu bozacak politikalar” üretmektir.

Soruna bu derinlikte bakmayan bazı vatanperver vatandaşların ve gençlerin PKK terörüne sokak hareketleriyle karşılık vermesi tam da “oyun kuranların amacı” na hizmet eder.

Zaten bu güçlerin amacı Türkiye’de bir iç savaş çıkarmak, Türkiye’yi Suriye’nin durumuna düşürmektir.

Milli birliğimizi ancak, “etnik ayrılıkları din kardeşliği temelinde eriten Kur’an’a” sarılarak koruyabiliriz…


Yazarın Diğer Yazıları