DAMDA DEVE ARANIR MI?

    Katil İsrail, Hamas'ın askeri lideri Ahmed el Cebari'yi "nokta atışı" ile öldürdü. Görüntülerini de yayınladı. Sanki " istediğim an istediğimi böyle öldürürüm" dercesine... Pervasızca ve zalimce ! Ertesi gün de Gazze'ye saldırdı. Masum sivil halkı -kadın, çocuk, ihtiyar gözetmeden- öldürdü.
    Bu ; İsrail'in ne ilk zulmü, ne de son zulmü olacak!
    Yaptığı yanına kar kaldıkça İslam alemine, dünyaya ve BM'ye meydan okumaya ve zulme devam edecek! Çünkü "köyü köpeksiz" bulmuştur; istediği koyun sürüsüne saldırmak için kendinde güç bulmaktadır. Kurdun en normal davranışı "ulumak ve koyun sürüsüne saldırmak"  tır. Önemli olan bizim ne yapabildiğimizdir.
    Biz koyun sürüsü oldukça, saldırgan İsrail, ABD, Rusya veya diğerleri olmuş ne önemi var?!     
    Geçtiğimiz Cuma namazı çıkışı Hacıveyiszade Camii önünde "İsrail'in zulmünü tel'in etmek ve gıyabi cenaze namazı kılmak" için cemaatin dağılmaması anons edildi. Gördüğüm manzara hal-i perişanlığımızın aynasıydı.
    Çoğunluk bu basit özveriyi bile göstermedi. Yavaşça ve sessizce sıvıştı.
    Kimisi "bana değmeyen yılan bin yaşasın" bencilliği ve vurdumduymazlığı ile...
    Bazıları "benim bağlı olduğum cemaatten talimat almadan katılmam" düşüncesiyle...
    Bir kısmı "işim var." genel-geçer mazeretine veya "sanki bir işe mi yarayacak?" aymazlığna sığınarak...
    Ayrılığa düşmüşüz. "Allah'ın ipine sımsıkı sarılın. Değilse bölünüp parçalanırsınız. Gücünüz azalır" (Al-i İmran 103) ayetine ve islam ilkelerine göre hareket etmiyoruz."Sıranın bir gün bize de geleceğinin" bilincinde değiliz.
    On milyon Yahudi'nin zulmünü, iki milyar müslüman seyrediyor. Yuh olsun bize!
    Bosna katliamını seyrettik. Irak'ın yarısı öldü. Seyrettik. Myanmar katliamını seyrettik.     
    Suriye'de akan müslüman kanını seyrediyoruz. Afganistan, Somali, v.d. İslam ülkelerinde her gün yüzlerce müslümanın katledilişini dizi film ve tiyatro gibi seyrediyoruz. Takımımızın verilmeyen penaltısı veya falan ünlünün boşanması bizi Gazze'de katledilen on aylık bebekten daha fazla ilgilendiriyor.
    Seyrediyoruz. Çünkü "şarkta bir müslümanın ayağına diken batsa garptaki müslüman aynı acıyı hissetmedikçe iman etmiş olmaz" (Hadisi Şerif) düsturu hayatımızın merkezinde değil.
Seyrediyoruz. Çünkü fikir ayrılığı ile özümüz buğdayın özünü haşerelerin boşalttığı gibi boşaltılmış.
    Kınama, basın açıklaması, bayrak yakma, siyah çelenk bırakma gibi batı kaynaklı protestolar zalimlere sinek vızıltısı gibi geliyor.
    Cihat şuuruyla farklı ve yürekli tepkiler konmalıdır. Mesela kefen giymiş milyonlar İsrail'e yürüyebilir. İsrail konsolosluğu ve BM önüne yüzlerce çadır kurup açlık grevi yapılabilir.
    Arap Şeyhleri firavunları kıskandıracak bir ihtişam içinde yaşıyorlar. Firavunlarla ittifak etmişler.
    Bizim de bir elimiz yağda bir elimiz balda. Kuş tüyü yastıklarda ortopedik bazalarda uyuyoruz. Son model arabalarla hava atıyoruz. "Damdan düşmedik ki damdan düşenin halini anlayabilelim. Uyanmamız için Bosnalı'nın, Iraklı'nın, Suriyeli'nin Filistinli'nin uğradığı zulümleri -Allah yaşatmasın-bizim de mi yaşamamız lazım? O zaman anlarız, ama iş işten geçmiş olur.
    Yatakta zikreden biri damda bir gürültü duyunca "kim o? ne arıyorsun? " diye sormuş. Damdaki "deve arıyorum" demiş. "Damda deve aranır mı?" deyince "sıcak yatakta Allah aranır mı?" cevabını almış.
    Rahatımız bozulmasın. Malımıza dokunulmasın. Ama Gazze v.d. ülkelerdeki kardeşlerimiz de rahat etsin. Yani " tarla derin sürülsün, öküz yorulmasın, mahsül de bol olsun" istiyoruz. "Nerede bu yoğurdun bolluğu?"
    "Yoksa sizden öncekilerin çektiklerini çekmedikçe cennete gireceğinizi mi sandıınız? (Bakara- 214)


Yazarın Diğer Yazıları