Deliler Artık Kuyuya ‘Taş Değil Twit’ atıyor…

Gezi parkı olayları, uzunca bir süre Türkiye gündemini meşgul etti. Bu olaylar, halkın huzurunu bozdu. Yanı sıra, büyük çapta maddi hasara ve ekonomik kayıplara neden oldu.

Borsa İstanbul (BİST) düştü, 33 milyar dolar eridi. Turizm sektörünün kaybı 55 milyon euro.

Göstericiler 89 polis aracı, 42 özel araç, 4 otobüs, 18 belediye otobüsü, 4 bina, 99 işyeri, 1 konut, 1 polis merkezi çok sayıda otobüs durağı, ankesörlü telefon ve  trafik ışıklarını yakıp yıktı.

Olaylar, Türkiye’yi “ yatırım için güvensiz ülke” haline getirdi.  Ülkeden sermaye çıkışı yaşandı.  Gelecek yabancı sermaye yatırımcısı projelerini askıya aldı.  Toplam ekonomik kayıp “elli milyar dolar” ı aştı.

Olaylardan “Türkiye zararlı çıktı”.  O halde “ bundan kimler karlı çıktı? ”

Türkiye, son on yıldır dünyadaki gelişmeleri seyreden değil; etkileyen, yönlendiren, aktif bir oyuncu oldu. Avrupa’da ve birçok ülkede ekonomik krizler yaşanırken; Türkiye Dünya’ya açıldı, ekonomisini güçlendirdi, ihracatını katlayarak artırdı. IMF’den borç alan değil, ona borç veren ülke oldu.

Yerli uçak, insansız hava aracı, tank üretimlerine başladı. PKK sorunu çözüm sürecine girdi.

Hala ekonomisi ve rejimi dünya düzeni ile entegrasyon içerisinde olsa da; gelişmiş ülkeler, güçlenen bir  Türkiye’nin pazarlarına girmesini “ak köpeğin pamuk pazarında zararı vardır” diyerek tehlike gördüler.

Gezi parkı olaylarında, insanları sokağa dökmeyi nasıl başardıklarının da irdelenmesi gerekir.

Okurlarım bilir. Geçen haftaki yazımın başlığı “iletişim imparatorluğu” idi. Eski imparatorlukların etki alanı  toprak sınırları idi. Şimdi ise internetin ulaştığı her yer yeni “iletişim imparatorluğu” nun etki alanı.

 Artık insanlar internetle tahrik ediliyor, sokağa dökülüyor, yönlendiriliyor, iktidarlar kurulup-yıkılıyor.

“Siber saldırılar” ile bir ülkenin savaş gücü  çelik yığını haline getirilebiliyor. İnternet haberleriyle döviz, borsa, faiz  speküle edilerek, ekonomiler ve devletler kontrol ediliyor, hatta iflasa sürükleniyor.

Twitter, facebook gibi “sosyal medya” haberleşmeleriyle yüz binler Tahrir Meydanı’na doldurulabiliyor.

Taksim ve gezi parkı olaylarında da aynı yöntem kullanılıyor. 

Brezilya ve Türkiye hızla gelişen, gelecekte yıldızı parlamaya aday ülkeler.

Son günlerde Brezilya’da otobüs zammı bahanesiyle çıkarılan olaylarla, gezi parkı eylemleri tıpa tıp aynı.

Aynı taktiklerle ve benzer biçimde iki ülkenin de ardı ardına karıştırılıyor olması tesadüf değil.

Gezi parkı eylemlerinde uygulanan yöntemler son derece profesyonel. Masum üç beş gencin bulabileceği türden değil, Gene Smith kitabında, “suç oluşturmadan iktidarları yıkmanın iki yüze yakın taktiği” ni sıralıyor. Eylemlerde bunlar aynen uygulandı.

O halde; geleceği aydınlık, bölgesel ve küresel güç olma hedefi olan Türkiye’nin, çağın -özellikle bilgisayar ve iletişim- teknolojisine ayak uydurması, teknoloji ithal eden değil, her alanda teknolojiyi bulan, geliştiren bir anlayışla çalışması ve olaylara bu pencereden bakması hayati önem taşımaktadır.

Tarih, çağın teknolojisiyle donanmış uygarlıkların -Fatih gibi- çağ açıp, çağ kapattığının, çağın teknolojisinin gerisinde kalanların da -Bizans gibi- yok olup gittiğinin örnekleriyle doludur.

“Düşmanın silahıyla silahlanmak”, aynı zamanda dinimizin de bir düsturudur.

Global siyasi aktörler, halk kitlelerini artık internet yoluyla tahrik ederek sokağa döküyor.

Deliler, artık kuyuya taş değil, twit” atıyor…

Kuyudan çıkarmak da, aynı yöntemle biz akıllılara düşüyor…


Yazarın Diğer Yazıları