“ELİMİZDEN KUR’ÂN’I ALMA“ VE “BATILILAŞMA” OPERASYONU

Eğitim-öğretim yılı sona erdi. Yavrularımız ya bir üst sınıfa geçti. Ya da mezun oldu. Tüm yavrularımıza sağlık mutluluk ve başarılar temenni ederim.

1912'de Amerikan Deniz Harp Akademisi'nin mezuniyetinde uygulanmaya başlayan Hıristiyan adeti olan "kep fırlatma”yı biz de sahiplendik. Birçok anne babanın hiç üzerinde durmadığı, hatta gurur duyarak desteklediği mezuniyet törenlerindeki görüntüler çok üzücü.

Yarı çıplak, kızlı erkekli, danslı, balolu mezuniyet törenleri bu toplumun değerlerinde yok.

Çılgınca yayılan Batı özentili bu hastalık ana sınıflara kadar inmiş durumda.

"Havaya kep fırlatma” adeti bu törenlerin adeta simgesi haline geldi.

Kimse bunun bir "papaz şapkası” olduğunun farkında bile değil.

Mezuniyet sevinciyle perdelenen bu törenlerle farkında olmadan, "milli bir yaşayış biçimi” yerine "Batı tipi bir yaşayış biçimi”ni gençliğimizin zihin kodlarına yerleştiriyoruz.

Daha açık ifadesiyle "Batıya hayran bir gençlik” yetiştirmenin temellerini atıyoruz.

Benzer görüntüler salon düğünlerinde de yaşanıyor.

Kadınlar, genç kızlar, saçlarını yaptırıyor, takıp takıştırıyorlar. Büyük masraflar yaparak, ancak yatak odasında giyilebilecek türden kıyafetlerle şuh biçimde salon düğünlerinde arz-ı endam ediyorlar.

Orkestra "Ankara'nın bağlarını” çalmaya başlamaya görsün. Kurulmuş yaydan fırlarcasına sahne kadınlı erkekli guruplarla doluyor. Oynayanların ve seyredenlerin nazarları pek masum da değil.

Bu tablonun aktörleri "düğün sevinci”, "hayatta bir defa evleniyoruz. Bu kadar da olsun” perdelemesi ile yaşananları masum göstermeye çalışıyorlar.

Kafeler birbirine kur yapan gençlerin uğrak mekânı. Meydanlar göbeği açık kızlarla dolu. Bir kısım kapalıların davranışları diğerlerinden pek farklı da değil.

Gladstone İngiltere Avam Kamarasında Kur'an'ı kerimi göstererek ne demişti?

"Türkleri,…dize getirebilmenin tek yolu var: Bu kitabı (Kur'ân'ı) ellerinden almak."

Kastedilen elbette Kur'ân'ı fiziken elimizden almak değil. Amaçlanan, "Kur'ân'ı ve O'nun hükümlerini hayat nizamı olmaktan çıkarmak.”

İki yüz elli yıldır süren bu "Milletin elinden (Kur'ân'ı) alma" ve "Batılılaşma” mücadelesi galiba ve maalesef başarıya ulaştı. Okunan ezanlar, açık olan camiler, teselliden öte geçmiyor ve toplumsal erozyonu tersine çevirmeye de yetmiyor.

Son 70 yıldır -kısa süren sol iktidarlar hariç-, sağ iktidarlar döneminde de bu değişim sürdü.

Ak Parti iktidarları döneminde görece bir kısım olumlu adımlar atılmış olsa da, "milli ve manevi değer erozyonu” hızlanarak sürdü, hala da sürüyor.

Demem o ki; sağ iktidarlar iş başında olsa da, gerçek iktidar maalesef Batı Medeniyeti.

Bu gidiş sürerse Milletimizi, tarihte kimliklerini kaybederek Hristiyanlaşan Macarların, Çin kültürüne özenerek kimliklerini kaybeden ve esarete düşen Türklerin akıbetinin beklediğini hatırlatırım.

Bu Milletin değerlerini koruma, milli-manevi değerlerini ihya etme iddiasında olan yetkilileri göreve çağırma sorumluluğumu yerine getiriyor, veballerini hatırlatarak tarihe not düşüyorum…

 


Yazarın Diğer Yazıları