KIŞKIRTMA OYUNLARI

 

Bir şahsın Ankara'nın Çankaya ilçesinde bir, Mamak ilçesinde ise iki cem evine ve burada bulunan vatandaşlara yaptığı fiziki saldırı gündemi bir anda değiştirdi. Bu saldırıyı şiddetle kınıyorum.

Bu saldırının Muharrem ayını idrak ettiğimiz bu günlerde yapılması açık bir kışkırtmadır ve kardeşliğimize kast edildiği çok açıktır. Sivas olaylarındaki kışkırtmadan da zerrece farkı yoktur.

1980 öncesinde sağ-sol, Alevi-Sünni çatışmalarını körükleyenler, kurdurdukları, besleyip büyüttükleri, şimdilerde de açıktan on binlerce TIR silah vererek açıktan destekledikleri PKK ile etnik ayrımcılığı körüklediler, körüklemeye de devam ediyorlar.

Tüm bu kışkırtmalar, ayrılık tohumları ekerek, Milletin tekrar ihtişamlı günlere dönmesini ve medeniyet yürüyüşünü engellemek içindir. Kısmen amaçlarına ulaştılar. Milletin ilerlemesini geciktirdiler.

Bu Millet, tarihte olduğu gibi, bu gün de fitneye, fesada karşı birlik ve beraberliğini koruyacaktır İnşa Allah. Ancak, yine de birlik ve beraberliğimizi korumak için şu huşuları unutmamak gerekir.

Cihat, anlayışına uymayana kin beslemek, onlara saldırmak, yok saymak, ötekileştirmek ve öldürmek değil, güzelce tebliğ etmek, barış içinde var olmak, yaşamak ve yaşatmak demektir.

Dillerimizin, etnik kökenlerimizin farklı olması ayrılık vesilesi değil, Allah'ın varlığının kanıtıdır. Nitekim, Allah Rum Suresi 22. Ayette "O'nun (Allah'ın varlığının) kanıtlarından biri de gökleri ve yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olmasıdır. Kuşkusuz bunda bilenler için ibretler vardır.” Buyurmaktadır.

Hiç kimse İslam'ı anladığı gibi anlamadığı ve yaşamadığı için başkasını tekfir edemez. Sünni'nin de, Şii'nin de, Kürdün de, Türkün de, Arabın da olsa akan kardeş kanıdır. Kardeş kanı dökmek ise haramdır.

Yusuf İslam'ın dediği gibi "Müslümanlar birbirleriyle savaştıkça ağıtlar Türkçe, Kürtçe ve Arapça olacak; zafer çığlıkları İngilizce ve İbranice olacaktır.”

"Dinde (iman etmede/İslam'a girmede ve İslam'ı yaşamada) zorlama yoktur.”(Bakara 256.Ayet)

Allah dilese, yarın sabah herkesi hidayete ulaştırıverir. Ama o zaman imtihanın bir anlamı kalmaz. Bize düşen ısındırıcı bir anlayış ve yumuşak bir üslupla, Hakkı müjdelemek ve tebliğ etmektir.

"Eğer Allah dileseydi onlar (da inanmak isteseydi) şirk koşmazlardı. Seni onlara bekçi kılmadık. Sen onların yaptıklarından sorumlu da değilsin.” En'âm 107. Ayet

"O hâlde, ey Peygamber (ve onun izinden yürüyen Müslüman!) Bu ayetlerle insanları uyar! Fakat inatçı zâlimleri iknâ edeceğim diye de kendini yiyip bitirme! Çünkü sen, yalnızca bir uyarıcısın.” (Gâşiye 21.Ayet)

Mezhebimizin değil, -tüm Müslümanların ortak noktası- İslam'ın tevhit inancının yayılmasını önceleyelim. Ayrılıklarımızı öne çıkarmak yerine, din, vatan, millet, bayrak gibi ortak değerlerimize sarılalım.

Ama; bizi birbirimize düşürmeye çalışanlar, bu Milet'in üzerinde oyun oynadıkları kabile devletlerinden biri olmadığını, binlerce yıllık köklü bir medeniyetin verdiği, nesilden nesile aktarılan sosyal genler, hak dinin öğretileri ve hoşgörüsüyle birlik beraberliğini korumayı her zaman başardığını unutuyorlar.

Mehmet Akif ne güzel ifade ifade etmiş:

"Girmeden tefrika bir millete düşman giremez,

Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.”

Allah, birlik ve beraberliğimizi korusun…

 


Yazarın Diğer Yazıları