SEYYİD HAFIZ KEMAL BEY

Yahu bu Kılıçdaroğlu ne mübarek bir zatmış da biz bilememişiz. Cahilliğimize verin.

Kılıçdaroğlu "Peygamber torunu", yani "seyyit" imiş.

Vallahi bilmem. CHP Milletvekili Ensar Öğüt öyle söylüyor. Ben Sayın Öğüt'ün yalancısıyım.

Ensar Bey hızını alamadı. Bir TV'de Kılıçdaroğlu'nun "hafız" olduğunu da söyleyiverdi.

Eminim ki Kemal Bey bu iddiaya hem gülmüş, hem de "Atma Recep” demiştir.

"Yahu Ensar, ben daha kunut dualarının ayet olmadığını bilmiyorum, sSen benim hafız olduğumu söylüyorsun. Şimdi bir gazeteci çıkıp bana hafız mısınız? dese, -bırakın Kur'an'ın ortasını- mesela Asr suresini ezbere okumamı istese ne hale düşeceğimi hiç düşündün mü?” diye de hayıflanmış,

-"Bir zamanlar ekmeğin zaten 40 kuruşa satıldığını bilmeden "40 kuruşa satacağız” dedim.”

-"Mersin Güneydoğu'nun incisi” diyerek Mersin'in Akdeniz bölgesinde olduğunu bilmediğimi açık ederek herkesin eğlencesi oldum.”

-"Fındığın yüzde 42'sini tek başına Şanlıurfa üretir." Diyerek coğrafya bilgimin ilkokul düzeyinde bile olmadığını açık ettim.

-"Bir gazetecinin "Efendim kapalı Maraş'ın turizme açılması hakkında ne diyorsunuz?” sorusuna, "kapalı Maraş nerede, ne turizmi? Anlayamadım. Aval aval baktım. Ben daha Mersin'in Akdeniz bölgesinde olmadığını bilmiyorum. Bana böyle zor sorular sorulur mu kardeşim.” Demiştir eminim.

Çözülmüş meseleleri yeniden çözmeye pek hevesli olan Kılıçdaroğlu bu sefer de başörtüsü sorununu çözmek için kolları sıvadı.

Başörtüsü açılımına (!) sol basın ateş püskürdü. Sağ basında da alay konusu oldu.

En ilginç tepki de Gazeteci Nevşin Mengü'den geldi. Mengü "…Oldu olacak samimi görünelim diye şeriat getirilsin de samimiyetten coşalım.” diye Kemal Bey ile dalga geçti.

Seyyid Hafız Kemal Bey şeriat getirme açılımı da yapar mı? Yapar mı yapar. Şaşırmam.

O zaman da, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı "laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği" gerekçesiyle CHP'nin kapatılması için dava açar mı? Vallahi bu ülkede her şey olabilir.

Ama böyle bir durumda CHP'nin kuvvetli savunma silahları var.

"İçki içeriz, pek namazla niyazla da işimiz olmaz. Tarihimiz din ile, dindarlarla yaptığımız mücadelelerle dolu. Dindar kesimin oyunu alabilmek için takiyye yaptık.” Derler ve işin içinden sıyrılırlar.

Şaka bir yana, bu zat Türkiye'yi yönetmeye talip Ana Muhalefet Partisi'nin Genel Başkanı.

Bekri Mustafa, ‘Küçük Ayasofya Camii'nin önünden geçmektedir... O sırada musallada bir tabut vardır, fakat ortalarda namazı kıldıracak imam yoktur. Cemaatin, beklemekten canı sıkılır ve başında kavuğu, sırtında cübbesiyle oradan geçen Bekri Mustafa'yı ‘hoca' zannederek namazı kıldırmasını söylerler. ‘Yok, ben hoca değilim' dese de, dinlemezler ve zorla öne geçirirler. Bekri Mustafa namazı kıldırdıktan sonra tabutun örtüsünü açar ve ölünün kulağına bir şeyler fısıldar. Cemaat, ölüye ne söylediğini merak eder.

Bekri Mustafa gülerek: "Sen aramızdan ayrılıp ahirete gidiyorsun. Eğer orada, bu dünyanın ahvalini sana sorarlarsa, Bekri Mustafa Ayasofya'ya imam oldu dersin. Onlar durumu anlar...” dedim.” Der.

Vay bu ülkenin haline…

KONYA – 12 Ekim 2020


Yazarın Diğer Yazıları