Sorun Parti Tercihi Değil, Sistem Tercihidir

Önümüzdeki Pazar Türkiye için hayati bir seçim var. Seçmen tercihini yapacak, ülkenin siyasetini ve geleceğini belirleyecek.

Ülkenin geleceğini seçmen mi, yoksa seçmenin iradesini yönlendirenler mi belirlemektedir?

Cumhuriyet Türkiye’sinin temel ve değişmez kabul edilen ilke ve devrimleri, şu anki insan tipini, davranış ve tercihlerini etkilememiş midir?

“On yılda on milyon genç yarattık her yaşta” diyenler, yarattıklarını iddia ettikleri bu insan tipini “hangi inanç ve anlayışla” yetiştirmişlerdir?

Köy enstitülerinde yetiştirilen öğrencilerin en hafif tabiriyle “dine mesafeli” oldukları malumdur.

Öğretmen okulunda resim öğretmenimizin Allah’ın olmadığını (haşa) ispata çalıştığını dün gibi hatırlarım.

Bu anlayışı topluma yerleştirmeye çalışanların, düşüncelerini paylaşmayan veya karşı çıkan insanımıza reva gördükleri zulümler, tüm yasaklamalara rağmen inkarı mümkün olmayacak kadar ortadadır.

Cumhuriyet aydınları ve onların günümüzdeki yılmaz savunucuları, toplumu inanç, gelenek, kültür ve tarihi bağlarından koparma işlevi yerine getirdiklerinin, Batılılaşma adıyla yabancılaşmış aydınlar yetiştirdiklerinin, toplum katmanları arasına kalıcı ve dermansız ayrılık tohumları ektiklerinin farkında mıdırlar?

Günümüzdeki kutuplaşmaların, fertlerin birbirlerine kardeşlik duygularıyla değil, kin ve nefretle bakmasının, siyasi çıkar savaşları temelinde neden oldukları bu toplumsal ayrışmanın yattığının bilicinde midirler?

Bir mağazada altmışını doldurmuş açık iki hanımdan biri diğerine, duymalarını isteyen bir ses tonuyla başörtülü iki genç kıza; “Rahibe gibi kapanmışlar. Bunları gördükçe sinir oluyorum. Aynı havayı teneffüs bile etmek istemiyorum”  dediğine şahit oldum. Genç kızlar nezaketle “Rahatsız ettiysek özür dileriz. Tanışabilir miyiz? Biz hukuk fakültesi öğrencisiyiz. Ya siz?” deyince mosmor odular. 

Yıllarca Ermeni, Rum ve Yahudilerle bir arada yaşamış bu toplumun anlayışı değil farklı olanı dışlamak. Zihinlere bu nefreti kimler ve neden soktu?

Türk kimliğini kurucu unsur olarak öne çıkaran, herkesi Türk sayma gibi etnik, sosyolojik, demografik gerçekliği olmayan bir anlayışı dayatan, dışındakilere anadilde konuşma hakkını bile reva görmeyen anlayışın terör belasının baş sorumlusu olduğunu kim inkȃr edebilir?

Gençlerin içki, kumar, uyuşturucu bataklığına düşmesinin, hırsızlık, dolandırıcılık, kapkaç suçlarının yaygınlaşmasının, boşanmaların artmasının, parçalanmış ailelerin çocuklarının çilesinin, rüşvet, cinayet, fuhuş v.b tüm suçların sorumlusu elbette bu sistemdir. 

Ziya Paşa’nın dediği gibi “ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, sahsın görünür rütbe-i aklı eserinde”

Toplum dinamikleri bu hale gelmişken, seçmenin hangi partiyi tercih ettiğinin fazla bir önemi yoktur.

Mesele, “Ülkeyi ve toplumu inançları, gelenekleri, kültürü ve tarihi bağlarıyla buluşturma, kırılıp örselenen toplumsal dinamikleri restore etme görevini hakkıyla yerine getirme” tercihi ise o başka.

Başka yapacak bir şeyimiz olmadığı için elbette tercih ettiğimiz bir partiye oyumuzu vereceğiz.

Ama bununla görevlerimizi yerine getirmenin rahatlığı ve aymazlığı içinde olmamak durumundayız.

Hangi partiyi tercih ettiğimiz değil, hangi sistemi tercih ettiğimiz önemli.

Parti değişse de, sistem aynı ise, üç aşağı beş yukarı aynı sorunları yaşamamız kaçınılmazdır.

Huzursuzluk ve kargaşa; Allah’ın emirleri ile yönetilmeyen tüm toplumların yaşadığı kaçınılmaz sondur …


Yazarın Diğer Yazıları