‘Yatma Tilki Gölgesinde Varsın Arslan Yesin Seni’

17 Aralık siyasi tarih ve literatürümüze önemli bir gün olarak geçti.

Gülen’in, açıklamaları ve siyasi duruşu ile aktif, etkin siyasi bir aktör olduğu zaten biliniyordu.

17 Aralık olayları, iç politikada paralel devlet yapılanmasını, Gülen Cemaatini siyasi tartışmaların odağına oturttu. Siyasi aktör olduğu daha da belirginleşen Gülen’in “erozyona uğrayan saygınlığı” “beddua ile” dibe vurdu. Hem Cemaate, hem de Ak Parti’ye gönül  verenlerin  çoğu Ak Parti yanında saf tuttu. 

Geçmiş hükümetlerin yaptığı gibi bu hükümet de yolsuzluk yapmış olabilir. Doğru olan yolsuzluk yapanları yargılamak ve suçlu olanları cezalandırmaktır.  Ama bunu siyasi linç haline getirmek asla doğru değildir.  Aksi halde “aynı gemide yol aldığımız için” hepimiz daha da önemlisi Türkiye ve geleceğimiz zarar görür.

Yüz milyar dolarlık yolsuzluk iddiası “yolsuzluk kılıflı bir siyasi linçtir”  ve inandırıcı değildir. Niye mi?

Her siyasi, ekonomik, askeri v.b. operasyonun bir amacı vardır. Yaptıranlar bundan karlı çıkmak ister.  Zarar gören Türkiye ekonomisi, istikrarı, hükümeti ve cemaat olduğuna göre, karlı çıkan yaptıranlardır.

Baktığımızda petrol gelirlerinin İngiliz, İsviçre ve ABD bankaları üzerinden aktığını görürüz. Türkiye petrol gelirlerini Halkbank’ta toplamaya kalkışmış, global aktörler ve sermaye, operasyonun hemen akabinde “ak köpeğin pamuk pazarında zararı vardır” paniğiyle  petrol gelirlerinin ABD bankasında toplanmasını istemişlerdir.

Bu açıkça  “petrol gelirleri ya bizde toplanır, ya da…” tehdidiyle Türkiye’yi  saf dışı etme çabasıdır.  

Operasyonun hedefi  Hükümet ve Türkiye ekonomisi olmasaydı Başbakan’a söylenir, yolsuzluk yapanlar hakkında yasal işlem başlatması ve görevden alması sağlanır “ne ördek kalkar ne göl ığranırdı”

Özal döneminde böyle yapıldı, Hükümet gerekeni yaptı. Ülke ekonomisi de zarar görmedi.

Ama amaç “üzüm yemek değil bağcıyı dövmek” olunca bir buçuk yıldır süren, birbirinden bağımsız üç ayrı soruşturma  birleştirilip “yolsuzluk kılıfına” büründürülerek 17 Aralık’ta aynı anda düğmeye basıldı.

Hükümet, atası Yıldırım’dan ilham alarak “yatma tilki gölgesinde varsın arslan yesin seni, geçme namert köprüsünden varsın sel götürsün seni”  tarzındaki onurlu ve dik duruşuyla bu kirli oyunu bozdu.

Yüz milyar $ yolsuzluk iddiası “manda yuva yapmış söğüt dalına, yavrusunu sinek kaptı gördün mü?“ türküsünden de komiktir.  Bunlar “ya sayı saymasını bilmiyorlar, ya da dayak yememişler.”  Yüz milyar $ bütçenin yarısı. Bu kadar yolsuzluk olsa ekonomi  operasyonsuz çöker. Bırakın dev ihale ve yatırımları, maaşlar ödenemez.

Yönettikleri ekonomi “anayasa kitapçığı fırlatılınca” çöktüğü için daha iyisine akılları ermiyor.

Ama Türkiye “bir musibet bin nasihatten yeğdir.” “düşman eliyle yılan bile tutma” “düşmandan dost, ayıdan post olmaz” atasözlerini  şiar edinerek olaylardan ders çıkarmalıdır.

Devlet; ideolojisini, kurum yapılanmasını, ekonomisini tarihi ve kültürel birikimine dayandırmalıdır. 

Tarihi, dini, kültürel birlikteliklerini önceleyerek yeni siyasi, askeri ve ekonomik paktlar kurmalıdır.

Global aktörlerin zayıf yönleri kaşınmalı,  dost ülkelerle her alanda işbirliği yapılmalıdır.

Borsa, faiz, yabancı para kuru gibi global sermayenin spekülatif etkilerine açık itibari değerler ve kağıt paradan, altın-gümüş  paraya geçmelidir. Tüketen değil, üreten,  ithal eden değil, icat yapan ve uluslararası markalar oluşturan, kurduğu ağlarla bunları dünyaya satan bir ülke haline gelmelidir.

İşe o zaman İstiklal savaşının askeri başarısını tamamlamış, şehitlerimizin kanını yerde bırakmamış,

düşmanın gölgesinde yatmayan bağımsız bir ülke oluruz. Bu kutsal amaç zor gibi görünebilir.

Unutmayalım ki; kırk çadırlık “Kayı aşiretinden”  Osmanlı’yı çıkaran Allah neye muktedir değildir?


Yazarın Diğer Yazıları