GENÇLERİMİZİ SEVİYORUZ

Gençlerimiz, bizim yarınki liderlerimiz, geleceğin yöneticileri, Türkiye'mizin dinamik idarecileridir.

Gençliği mevsim olarak İlkbahara benzetirsek, olgunluğu yaz mevsimine, yaşlılığı güz mevsimine ve ölümü de kış mevsimine benzetebiliriz. Nasıl ki ilkbahar; her şeyin canlandığı, kuru ağaçların yeşile büründüğü, kuşların cıvıldaştığı, güneşin, güler yüzünü gösterdiği… bir zaman dilimiyse, gençlik de aynen böyledir.

Hani deriz ya; "sıksa taşın suyunu çıkartır”, "Delikanlı”, "yerinde duramıyor”… işte burada gençliğin psikolojik, sosyolojik ve biyolojik özellikleri kendini gösteriyor.

Gençliği en iyi öğretmenler anlar. Zira onların sermayesi gençliktir. Gençlerin zihinleri bir hamur gibi, hangi şekli verirseniz ona benzer. O zaman öğretmen, eğitimcilere ve ailelere çok büyük işler düşüyor. Ailede çocuk daha anne karnındayken eğitime tabi tutulur, tutulmalıdır. Doğduktan sonra anne ve babayı örnek alır. Anne ve baba ne yaparsa, çocuk da onu aynen uygular. "örnekler göze hitap eder”, "üzüm üzüme baka baka kararır”, "Davranışlar, sözden daha etkilidir.”

Gençlerimize mutlak manada; İslâmî ve insanî şuur vermek hepimizin en aslî görevidir. İslâmî eğitim almayan, gönlüne Allah inancı yerleşmemiş gençlik, vatanına, milletine, insanlığa hizmet edemez. İmansız gençlik, vicdansız gençliktir. Her şeyi maddî açıdan ele alan, sadece dünyevi düşünen, dünyevi yaşayan nesillerde ideal olmaz.

Ahlaksız gençlik yoktur, eğitimsiz gençlik vardır. Şayet bizim; "ahlaksız, hayta, terbiyesiz, haddini bilmez, ne büyük bilir ne küçük…” diye tabir ettiğimiz gençler varsa-ki var, hem de haddinden fazla- "bunun sorumlusu kim?” diye sorarsanız ibre bizi gösteriyor.

Anne veya baba sigara, içki içiyor, kumar oynuyor, ahlaksızlık içinde hayat sürüyorsa çocuklarına; "aman ha, sigara ve içki içmeyin, kumar oynamayın, ahlaksızlık yapmayın…” derse ne kadar inandırıcı olur? Bu durumda çocuklar; "baba veya anne, siz neden yapıyorsunuz?” dediklerinde cevabımız ne olur?

Çocuklarımızın, gençlerimizin karnını doyurmak, güzel elbiseler, şık ayakkabılar giydirmek, en kaliteli okullarda okutmak, yabancı dil öğrensin diye yurt dışına göndermek… kesin çözüm değil. Asıl olan onlara; maneviyat eğitimi vermek, insan olma yollarını göstermek, toplumda ahlaklı davranış sergilemelerini anlatmak ve uygulatmak, güzel ahlakı hayat biçimi haline getirtmek.

Hepimizin bildiği ve duyduğu bir fıkra;

Baba, yaramaz, haylaz oğluna sık sık;

-"Oğlum sen adam alamazsın” dermiş. Neyse okumuş, makam sahibi olmuş. Tabii bu tahsil sonunda ne yapacak? Hemen aklına babası gelmiş, hani; "sen adam olamazsın” demişti ya. "Bak okudum makam sahibi oldum” diyecek. Görevliye talimat vermiş;

-"Git babamı buraya getir” demiş.

Baba gelmiş. Oğul, kasıla kasıla;

-"Baba sen bana sık sık, adam olamazsın derdin, bak okudum, makam sahibi oldum” deyince baba;

-"Oğlum, ben sana makam sahibi olamazsın demedim ki, adam olamazsın dedim. Eğer adam olsaydın babanı ayağına getirmez, sen babanın ayağına, yanına giderdin” cevabını vermiş.

Gençlerimizi heba etmemek için onlara; Milli tarihimizi, milli kültürümüzü, değer yargılarımızı, vatan, bayrak, ezan, Kur'an, Allah, peygamber sevgisini mutlaka ama mutlaka öğretmek anne baba, eğitimciler ve bu milletin fertleri olarak boynumuzun borcudur.

İmanlı gençlikten ülkeye zarar gelmez. İmanlı gençlik, aynı zamanda Âsım'ın nesli dediğimiz gençliktir.

 

 

Neye Yarar?

 

Masum yavruların ne günahı var?

Ruhu olmayan gençlik neye yarar?

İçinde bir boşluk, her gün ahı var,

Dini bilmeyen gençlik neye yarar?

 

Allah'ı anlatıp, şuur verdik mi?

Hoşgörüyle bakıp, gönle girdik mi?

Mana açlığını acep gördük mü?

Hakkı bulmayan gençlik neye yarar?

 


Yazarın Diğer Yazıları