Okumak İçin

Ben bir İmam Hatipliyim; İmam Hatip bende bir sevda, bir aşk. İmam Hatip Okuluna (o zaman adı; İmam Hatip Okulu idi) kayıt yaptıracağım zaman bana soruyorlardı;

-"Neden İmam Hatip? İmam hatiplerin geleceği yok, İmam mı olacaksın?” diye.

Cevabım;

"Evet İmam olacağım, siz imamın ne demek olduğunu bilmezsiniz…” diyordum.

Bodrum katta eğitime başladık. Yıl 1963. Her birimiz köyden gelmişiz. Ayağımızda ayakkabı, üstümüzde elbise yok. Okumak için inmişiz şehre. Bir tek göz oda tutmuşuz. Yemeğimizi kendimiz yapar, çamaşırımızı kendimiz yıkar, bulaşıklarımızı kendimiz hallederdik. Oda rutubetliydi, fareler cirit atıyordu. Kışın ısınmak için kötü bir odun sobası vardı. Sol yanımız yanar, sağ yanımız donardı. Rutubetten dolayı odada müthiş bir koku olurdu. Petrol lambasında ders çalışırdık. Yemeğimizi gaz ocağında yapardık. Odanın penceresinde cam olmadığı için naylon tutardık. Öğrenci olduğumuz için kimse doğru dürüst ev vermiyordu. Gerçi o zamanlar, bugünkü gibi akıllı evler ne gezer! Düz, toprak damlı, kışın akar, damdaki karları kürümek için dama çıkılır, ellerimiz, ayaklarımız donardı. Isınmak için eve geldiğimiz zaman eğer soba yanarsa ne âlâ, değilse uzun zaman sobayı yakmaya uğraşırdık.

Kışın okula gidip gelmek zordu. Zira ne dolmuş, ne otobüs vardı Konya'da. Olsa bile paramız yoktu. Paramız yoktu ama huzurumuz vardı. Arkadaş ve dost kıymeti bilirdik. Okula yaya gider gelirdik. Ders kitabı alamaz, bizden önceki ağabeylerimizin kitaplarından faydalanırdık. Kitaplar pek değişmezdi. Hatta komşuların verdiği ceket ve pantolonla okula gittiğimi hiç unutmam. Yazın, okul harçlığımızı çıkarmak için çalışırdık. Zira ailemizde de yoktu. Okul açılınca Okul aile birliği, sınıfları dolaşır, fakir öğrenci ararlardı. Hiç unutmam, benim de ismimi okudular…”bu isimler teneffüste idareye gelsin” dediler. Teneffüste idareye gittiğimizde; ayakkabılar, elbiseler, çoraplar, paltolar…vardı. Kimin neye ihtiyacı varsa onu veriyorlardı. Benim, ayakkabıya ihtiyacım vardı. Güzel bir ayakkabı verdiler. Sevincime diyecek yoktu. O ayakkabı benim için her şeydi!

Saray çarşısı, o zaman Konya'nın tek AVM'siydi. Başka yoktu. Bizim de dikkatimizi çekiyor, fırsat bulduk mu oraya gezmeye gidiyorduk. Konfeksiyon mağazalarının vitrinine bakıyor ve iç çekiyorduk; "ah benim de böyle takım elbisem olsa” diye. Ayakkabı vitrinlerine uğruyor ve; "Böyle güzel ayakkabılardan giyebilecek miyim?” diye hayıflanıyorduk.

Derslerimiz çoktu. Hem mesleki, hem de sosyal ve fen içerikli dersler. Yanılmıyorsam 20 adet ders vardı. Meslek dersi öğretmenlerimiz ya cami imamı, ya Kur'an Kursu öğreticisiydi. Bizler köy çocukları olarak okumaktan başka çaremiz yoktu. Ya okuyacağız, ya okuyacağız!

Köyden gelmişiz okumak için. Bu yüzden; çalışıp, gayret etmek, yorulmak, sabırla, azimle, hiç yılmadan çaba göstermek gerekiyordu.

Başarılı olmamız için; "armudun sapı, üzümün çöpü” demiyorduk. "yoruldum, terledim, üşüdüm…” sözü bizim sözlüğümüzde yoktu. Bizim zamanımızda; stres de yoktu. Psikoljimiz de bozulmuyordu bizim. Öğretmenlerimiz dövdüğü zaman, hemen Milli eğitime gidip şikayet edemiyorduk, etmiyorduk. "Dayak cennetten çıkma” lafını ediyor ve sineye çekiyorduk.

Bu sözleri, dayağı tasvip ettiğimden dolayı söylemiyorum. Elbette dövmek, hakaret, ağır sözler, öğrenciyi okuldan, dersten ve öğretmenden soğutan tavırlar doğru değil. Ama biz bunları gördük, yaşadık…

Sizler bu halinizle Cennetesiniz. Öyleyse okulunuzun, öğretmenlerinizin kıymetini bilin. Bu nimeti veren Allah'a şükredin ve böyle güzel ortamı size sunan devlet büyüklerine dua edin.

Yukarıda da dediğim gibi İmam Hatip bende bir sevda;

Başarının Yolları;

  1. İnanmak: İnanmak; azmi, kararlılığı, sabrı ve aklı terletmeyi gerektirir.

Kur'an bize başarı yollarını gösterir;

"Azmettiğin zaman Allah'a tevekkül et”,

"Niçin yapmadığınızı söylersiniz?”

"Sizin duanız olmasa Allah size ne diye değer versin?”

Başarıda tüm peygamberler bize örnektir.

Hz. Âdem'in hata sonucu Cennet'ten çıkarılması ve Âdem'in, pişman olup; "Rabbimiz, biz nefsimize zulmettik, eğer bizi mağfiret etmez, merhamet etmezsen zalimlerden oluruz” diyerek gözyaşı dökmüş ve affedilmişlerdir.

Nuh peygamberin, İbrahim peygamberin, Musa peygamberin, İsa peygamberin ve son peygamber Hz. Peygamberin başarı mücadelesi… bizleri uyandırmalı, kendimize getirmelidir.

  1. Çaba Göstermek: "İnandım” demekle iş bitmiyor. Bir işten yarar sağlamak için durmadan, yılmadan, bıkmadan çalışmak gerekir. "Asra yemin olsun ki insan zarardadır. Ancak; iman eden, ameli salih işleyen, Hakkı ve sabrı tavsiye edenler hariç…” karnınız aç olsa, yemek yemedikçe doymanız mümkün olur mu? Bir yere gezmeye gitmek isteseniz, oraya gitmedikçe, "gittim, gördüm” diyebilir misiniz? Ders çalışmadan, verilen ödevleri yapmadan, başarılı olmak, iyi not almak mümkün mü? "İnsan için ancak çalışmasının karşılığı vardır.” Çalışmadan, emek vermeden, terlemeden..Allah, gökten ne altın indirir ne de gümüş.

Yazarlık Telaşı!


Hayat bir yolculuk, uzun soluklu,

Yollar; biri hasta, biri sağlıklı.

Gecesi, gündüzü, baharı, kışı,

Ömür denilen şey, ilahi aşı,

Öteden gelir yazarlık telaşı!

 

 

Kitaplar

 

Kitap hayat, kitap ömür

Okumak ferman, ilahi emir

Oku sayfa sayfa, pasaj pasaj

Her cümle ibret, her satır mesaj!

Oku ki, ayaklansın tüm fikir

Zirveye çıksın tefekkür, zikir

Kitaplar çiçek açsın, akılda

Gayyaya düşsün, cehalet, kibir

Gonca gül tütü versin yakında!


Yazarın Diğer Yazıları