HAKLAR

Rosa Parks siyahi bir Amerika'lı. Amerika' da 1943 yılında siyahiler halen ayrımcılığa tâbi tutuluyor. Sadece renklerinden dolayı Jım Crow yasaları gereğince bir otobüste istedikleri yere oturamıyor. Otobüsün kendileri için ayrılmış en arka sırasında oturabiliyor ve eğer bir beyaz yer bulamayıp kalkmasını isterse ona yer veriyor. En kötü işlerde çalıştırılıyor, sanki beyaz doğmak kendi seçimleri ile olan bir üstünlükmüş gibi beyazların her türlü haklarının olduğu bir ülkede aşağılanmak zorunda kalıyordu. Parks, bir iş çıkışında otobüsün kendilerine ayrılan bölümüne bindi ve oturdu. Ama bir beyaz yer bulamayıp , lütfederek onlara ayrılan bölüme yöneldi ve kendisine yer vermesini istedi. Parks, bu isteği reddetti. Şoförün uyarmasına rağmen yine de yerinden kalkıp yer vermedi.

Sonuçta tutuklanarak hapse atılır. Rosa Park'ın bu eylemi siyahilerin kaderini değiştirecek ayaklanmaları başlatır. Martin Luther öncülüğünde siyahiler bir yıldan uzun bir süre otobüsleri kullanmadılar, bisikletle ve yaya olarak ulaşım sağladılar. Otobüs şirketlerinin zarar etmeleri üzerine 1964 te bir yasa ile siyahilere yönelik bu uygulamaya son verilir. Parks'ın hayatı mücadelelerle geçer ve 1994 te yirminci yüzyılın insan hakları savunucusu seçilir. Pek çok ödül alır.

Bir kadının tarihi akışını değiştirecek gücüne örnek oldu. Bunu okurken aklıma Hz. Meryem geldi. Babasız bir çocuk dünyaya getirdiği için uğradığı hakaretler, mucizelere sebep olan güzel sabrı. Âsiye hatun geldi; Mısır'ın kaderini değiştiren, Musa'yı büyüten kadın. Hz. Hatice; devrinde kız çocukları diri diri gömülürken belki yüzlerce çocuğa koruyucu kalkan olup, elleriyle büyüten meleklerin selamladığı kadın. Sonra daha yakına geliyorum; imparatorlukları kuran, erkekleri yetiştiren, onlara güç veren kadınları.

Kadın hakları diyoruz ya; her yıl günü gelince "ya kadınların da hakları vardır, tabi ki korunmalıdır, elde edilmiştir "diye söylemler üstüne söylemler sıralıyoruz. İllâ hak verilmez alınmalıdır diye uğraşıyoruz. İşte asıl hata bu!

Âdem ve Havva' dan gelen insanlık dünya yaşantısına başlarken Allah'ın tüm haklarını bildirdiği şekilde başladılar bu yolculuğa. Ama kadın, Allah'ın halifesini yetiştirme, annelik etme sorumluluğu ile taçlandırıldığı için onun hakları daha da üstün oldu. İsterse çalışır ama istemezse babası, sonrasında eşi ona gücünün son noktasına kadar uğraşıp yemek, giyim, ilim gibi tüm sorumluluklarını yapmalı denildi.

Kadına ait bir video hazırlanmış. Tacize uğrayan bir kadının o saatte orada ne işi var diye sorguladığı halde erkeğin ne işi olduğunu sorgulamayan, üstelik ahlaksızlığını hoş gören zihniyeti sorgulayıp erkeğin ağzından kadına "sana saygı göstermem için illâ annem ya da bacım olmana gerek yok "sloganıyla sesleniliyor.

Evet … hoş, güzel ama sadece özel günlerde dile getirip; uygulamada unuttuğumuz tüm sloganlar gibi. Bizim beynimizin kültürümüzdeki asıl kodlarına dönmesi lâzım. Anadolu da kadın da erkekte yeri gelir tarlasında çalışır ama eve gelince yemek yapan kadına erkek suyu getirir, çöpünü atar, yemeğini yedikten sonra "pek güzel olmuş hatun " der onurlandırır. O evin kraliçesidir, canının yongasıdır.

Kadının bir hak elde etmesine gerek yok. Allah'ın verdiği hakları teslim edin, uygulayın yeter….


 


Yazarın Diğer Yazıları