VUSLAT

Nereye giderseniz gidin Konya'nın içinizi sarıp sarmalayan, dingin, özlenen bir huzuru vardır. Ben bunu üstündekilerden çok altındakilere; toprağına can verenlere bağlarım. Bir Konevi hazretleri, bir Cemel Ali dede, bir Tebrizi, Ateşbâzı ama ille de tüm ruhlara aşkı aratan Mevlana hazretleri…

Bu yıl 747.si yaşanan anma haftası adı gibi bir” vuslat "değil, gariplikti zahiren. Dünyanın her yerindeki vuslat aşıklarınını buluşturamadı . Dünyanın içinden geçtiği bu salgın imtihanı buluşmaları önledi. Yedisinde ve 17'sinde sadece iki gece olarak çok küçük bir topluluğa , daha büyük kısmı gazetecilere yapıldı .

Yedisinde gerçekleşen anmaya katıldık, çok minimal tutulmuştu. Başlangıçtaki bir-iki selamlama konuşmasından sonra hemen semaya geçildi. Salonda çıt yok… O; dünyaya ait siyah libâsı çıkarış ve bembeyaz ruh kefeni ile Hakk'a yalvarış… Tam Mevlana ‘ca” kırık gönülle Allah'a el kaldır, merhamet ve İhsan gönlü kırıklara uçar”…

Senelerdir giderim vuslat törenlerine ama hiç bu kadar sinmemişti sema gönlüme… Bunun sebebi sadece az kişiyle, sade bir şahitlikten mi diye düşünürken” yok” dedim, sadece o değil.

Hepimizin ağızlarımıza geçirdiğimiz maskenin de rolü vardı. Ne diyordu ruhları aşka hazırlayan Hazret:” sen dilinden önce gönlünü terbiye et çünkü dil gönüldekini konuşur”.

Maske; içinden geçtiğimiz imtihanda sanki bize dilimizi terbiye etmeyi, gönülle dili güzele adamayı hatırlatıyor. Pek çoğumuz bu süreçte daha çok duaya sarıldık ama eğer duaya uygun yaşantılarımız yoksa, bir çaba içinde değilsek , zorluklar bizi Hakka yakınlaştırmak yerine uzaklaştırıyorsa hakiki bir yangındayız… Tam da Hazretin dediği gibi:

" Kuru duayı bırak, ağaç isteyen tohum eker

Sizi harekete geçirmeyen imanın, sizi Sırattan geçirmesine İmkan yoktur.”

Tut ki Hazreti Ali'den sana miras kaldı Zülfikar

Sen de Hazreti Ali'nin yüreği yoksa Zülfikar neye yarar?”

Mevlana hazretleri Konya'nın havası, suyu, toprağı… Konya demek Mevlana demek ama üzerinde yaşayan bizlerin ruhlarına O'nun

görüşleri sinmedikçe her köşe başına, köprülere bir pankarta sözlerini yazsak da nafile.

Bir ağaç gibi gölgemizde dinlenenleri, verdiğimiz yemişleri, üzerimize konan kuşları saymadan cömertçe iyilik yapmayı, acı söyleyen bir dost değil; acıyı bile tatlı söyleyen bir dost olmayı, darılmak için bahaneler bulmak yerine; sevmek ve sevilmek için çareler aramayı, İnsan düşünceden ibaret olduğuna göre gül düşünüp gülistan olmayı ahlak edinmeliyiz.

Yaşadığımız her zorluğun merhamet ve rahmet güneşinin üzerimize gelmesine bir vesile olduğunu, aşkın bir uçurumdan düşmek gibi geldiğinden sevgiliye” yar” denildiğini ve bu hanede ancak bir misafir olduğumuzu, umduğumuzdan çok bulduğumuzla gülüp, hane sahibinin” ol” demesine razı olacağımızı unutmamalıyız.

Artık Mevlana hazretlerini sayfalardan, pankartlardan, mesajlardan kurtarıp gönlümüze, sadrımıza , ahlakımıza nakşedelim. Nakşedelim ki; Hazretin” Ne garip değil mi bir ömür şah damarından daha yakın bir sevgiliyi aramakla geçiyor” diyerek kavuştuğu” vuslata” erişelim…


Yazarın Diğer Yazıları