Pencere

-"Al hanım bir de sen tadına bak.”

Alış-veriş için girdiğim markette sebze meyve reyonunda kulağıma gelen bu cümle gayri ihtiyari başımı sesin sahibine çevirmeme sebep oldu... incirlerin yeni olduğu siyahı-beyazıyla rafları doldurduğu yaz ayı... 40'lı yaşlarda bir erkek bir eline siyah bir eline beyaz almış hanımına incir uzatıyor, belli ki kendisi de ağzına bir tanesini atmış hala çiğniyor... Hanım incirleri aldı yedi, bu arada beyefendi raftan iki tane daha aldı yanındaki çocuğa uzattı. "Oğlum bak bakalım güzel mi?” Sanırım bir açıklama gereksinimi duydu ki "Canım; hangisi güzelse ondan alalım, bakmadan tadına nasıl anlayacağız.” Diye yüksek sesle fütursuzluğunu, haramını maskelemeye çalıştı...

       O günden beri düşünüyorum... derede bulduğu bir elmayı dalgınlıkla bir kere ısırıp "eyvah! Buluntu malı hemen dişledim... bunun sahibi ile nasıl hellâlleşirim” diye aramaya çıkan, sahibini bulup, hakkını helal etmesi için aylar-yıllar yanında çalışan İmam-ı Azam'ın babası Sâbit Masal mı kalmıştı... 

   Yolda giderken dalları sarkan bir ağacın meyvesini kolayca koparıp ağzına atıveren, markette her reyondan zeytini, peyniri, meyveyi tadan, hatta suyu içip; kutusunu rafa geri koyan bunu da kendine hak gören bu zihniyet nerede yetişti... Yavuz Sultan Selim Han Mısır'ı Fethe giderken; çok büyük bir bağdan geçmiş ve bağların sonunda askerin bütün malzemelerini, heybelerini kontrol ettirmiş... Bir salkım bile üzüm olmadığını görünce "Biz bu Fetih'e inşallah muvaffak oluruz çünkü askerimiz tek bir harama dahi el sürmemiş geçtiğimiz o zengin bahçelerden bir tek ürün almamış...” "Bu ordu ile her yere gidilir” demiş. İstikbalimiz dediğimiz çocuklarımıza zor matematik, fizik, kimya sorularından, çetrefilli sınavlardan daha önce vermemiz gereken ders; başkalarının malına, canına, şerefine uzanan elin harama açılan pencere olduğudur... Yolda yürürken bir karıncaya dikkat etmeyi, yola sarkan bir dalı kırmamayı, asla tezgahlardan alıp, izinsiz yememeyi, hele büyük marketlerde mal sahibinin oradaki görevli olmadığını öğretmeyi başarırsak; korkusuzca 

diyebiliriz ki; "İstikbal bizim...”


Yazarın Diğer Yazıları