Kırk Kürşad ve Doğal Kazlar

Demokrasi, bireyi siyasal hayatın neresine, hangi rollerle nasıl yerleştireceğinin sorularını sorarak gelişmiştir. Bireyi siyasallaştırarak, onu kendi yönetim inancı çerçevesinde motive etmeyi ve genel sisteme dahil ederek siyasetin etkin bir öznesi haline getirmeyi amaç edinir.
Bireyin demokratik yapılarda varlığını anlamlı kılma çabası, katılım bilinciyle demokratik davranışlarda bulunmasında gözükür. Bireyin ve doğal olarak halkın yönetime ortak edilmesi demokrasi ile sağlanır. Bu bağlamda öncelikle sistemler bireye bu işlevsel alanı açar, ardından siyasi partiler aracılığıyla bireye kamusal ve sosyal ilişkilere iradesiyle katılma imkanı sunulur.
Siyasette, birey ve irade arasındaki ilişkilerin somut olarak ortaya çıkacağı alanı seçimler oluşturur. Bu manada seçimlerin teşekkülü için gerekli ortamın tesisinde öncelikli olarak, ‘’Siyasi partilerin kurulup gelişebilmesi için müsait bir hürriyet havası, genel seçimler ve demokrasi fikrinin kâfi derecede gelişmiş ve tatbikata intikal etmiş olması’’1  gerekir.
Seçimler demokratik anlayışın zorunlu olarak doğurduğu bir uygulamadır. Bireysel iradenin toplumsal iradeye aktarılıp, bireyin yönetim süreçlerine dahil olarak, devletin sevk ve idaresine dolaylı şekilde katılmasını sağlayan yolların başında gelir.
Kimi tartışmalarda seçimler neticesinde ortaya çıkan çoğulculuğun gerçek manada çoğulculuk olamayacağı ifade edilir. Böylece demokrasinin seçimler yoluyla kendi rengini bulduğu görüşü reddedilir.
Seçimler, doğası gereği demokratik ortamları ve bu ortamlarda bireyleri temsil edecek müesseseleri gerekli kılar. Bireyin kendini temsil edeceğine inandığı bir yapı alternatif olarak önüne konmadığı müddetçe, seçimlerin bireyin hür iradesine indirgenmesinden bahsedilemez.
Böyle durumlarda ister tek partili, isterse kitle iletişim araçlarıyla manipüle edilmiş çok partili siyasal iletişim süreçleri olsun, bireyler özgür tercihlerinde bulunmakta zorlanırlar. Bu bakımdan siyasi partiler çalışmalarını sadece seçim zamanlarına yönelik muayyen programlar doğrultusunda oluşturmazlar. Seçimlerin genel karakteri olan, özgür, hür ve bilinçli bireysel iradenin kolektif biçimde bir araya getirilmesi için çalışırlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘’Zor olan seçilmek değil, seçmektir. İyiyi kötüden ayırmak kadar zor olur mu ?’’ ifadesinde, seçme eyleminin bireye zorunlu olarak yüklediği sorumlulukları vurgular. 
Bireyler kendilerine ait özgün kararlarını oluştururken iç ve dış etmenlerden etkilenerek bu kararlarını hayata geçirirler. Karar oluşturmada birey, iradesini muhafaza etmek için bazı vasıflara sahip olmalıdır. Bu bakımdan birey karar alma sürecinde, iyiyi kötüden ayıracak ilme, bu ilmi tercih edip kabul edecek iradeye ve bu iradeyi kuvveden fiile dökecek güce sahip olmalıdır.
Her seçme eyleminin beraberinde bir yaşam tasavvuru, toplumsal ilişkilerin içeriği, yönetim ahlakı, bireysel ve toplumsal sorumluluk bilinci, iktisadi ilişkilerin usulü, hak ve hukukun gözetilmesi, vicdan ve ahlak kaygısı ; aileye, topluma, millete ve devlete dair sistematik bir algı biçimi yer alır. Böylece birey, vatandaş olarak seçme eyleminde bulunurken siyasal partilerin günlük vaatleri veya liderlerin oluşturulmuş imajına oy vermeyi değil, daha geniş manada siyasi parti, lider, ekip ve parti programının tüm topluma karşı olan sorumluluğuna yönelik bir karar vermeye aday olur.
Bu noktadan hareketle AK Parti, seçmenleri bilgilendirici, bilinçlendirici ve bir siyasal davranış olan seçme eyleminin bu minvalde bireysel ve toplumsal karşılıklarını, gösterici, seçimlere yönelik çalışmalarını yapmaktadır. 
Seçimlerin ana faktörü olan siyasi partiler ve temsilcileri kendilerini var eden meşru sebeplere dayanırlar ve bu sebeplerin gerekçeleriyle tezlerini savunarak seçim çalışmalarını gerçekleştirirler. 
Lafı biraz fazla dolandırdığımın farkındayım. 
Seçimleri yeni atlatmamıza rağmen böyle bir yazıyı önümüzdeki dört senede siyasi arenada varlık göstermek isteyen siyasi partilerin dikkate alıp seçim, her seçim olduğu gibi önümüzdeki 2019 genel seçimlerinde de 90 gün kala çalışmalarına başlamamaları için tavsiye niteliğinde kaleme aldım.
Yine de kendileri bilir.
Bu ülkenin yeni dönemde  ‘’kırk kürşadlara’’ da  kendi kazdığı hendeğe kendi düşen ‘’doğalkazlara’’ da hamdolsun ihtiyacı yok.
Abla, çocukları pistten alalım.
1-PAYASLIOĞLU, Dr. Arif T.  Siyasi Partiler, AÜSBF Yay. S.12, 1952

Yazarın Diğer Yazıları