Toparlanın Başkan Geliyor

Parlamenter sistem halkın egemenliği noktasında uygun bir sistem değildir.
Egemenlik 1924 anayasasından başlamak üzere 1960 ve 1980 anayasası ile halkın egemenlik anlayışı hakkı bürokratizm ile paylaşılmıştır.
Oysa biz halkın kayıtsız şartsız egemenliğine inanan bir anlayışın mensuplarıyız.
Bu sistem tükenmiştir. Dolayısıyla bu sistem tükenmişliğiyle devletin bekasını gelecek yüzyıllara taşıyabilmemiz mümkün değildir. 
Bugün sistem değişikliği devletin beka meselesidir. Bu sistemle durgun, durağan Ankara, Türkiye’nin üretimini harcamaktadır.
Fiber-optik devrimin ön gördüğü çabukluğu sayesinde bilginin insandan insana ulaşımının saniye diliminde gerçekleştiği bir yüzyılda, böyle bir zaman diliminde hala soğuk savaş döneminin sanayi toplumunun fabrika dişlilerinin arasına sıkışmış bir mantıkla devlet bekası sağlayamazsınız.
Devlet de dinamik bir güçtür. İnsan gibi canlı bir varlıktır. 
Ankara bu milletin devrimci karakterinin karşısında donmuştur, donuktur, atıldır. Bu sistem yenilenmek mecburiyetindedir.
Türkiye’nin çıkışı kuvvetler ayrılığı ilkesinin de kemale ereceği halkın doğrudan iktidar olacağı başkanlık sisteminde yani halkın doğrudan iktidarındadır. 
Çünkü yasamayı da yürütmeyi de belirleyen halktır. Yasamaya da yürütmeyi denetleme yetkisi veren halktır.
Halk, yürütmeyi öyle bir belirler ki ülkeyi 21. yüzyılın en güçlü ülkesi haline getirir. 
Her ikisinin de direk halktan yetkisini aldığı bir modeli Türkiye geciktirmeden 2016 yılı içerisinde başarmak zorunda. 
Bunu da başarabileceğimiz doğal lider Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Türkiye’de iki akıl mücadele ediyor. Lozanist bir akıl ile Lozan’ı aşan akıl arasında bir mücadele.
Lozanist akıl Türkiye’yi yüz yıl evvel tanımladıkları yerde tutmak istiyor. 
Türkiye’de Lozan’la birlikte bir idari sistem tanzim edilmiştir. 
Türkiye, Ankara üzerinden kontrol edilmek istenmiştir. Ancak halk bunu kabul etmediğini çok partili siyasi yaşamla ortaya koymuştur.
Bugün muhalefetin, Türkiye’de sistem değişikliğine direnmeleri ve meseleyi sadece Sayın Cumhurbaşkanı’mızın  ismi üzerinden tartışmaları aslında bir acziyet ve çapsızlık ifadesidir.
Tanzimat’tan bu yana birinci meclis hariç halk, Türkiye’de  ilk defa Recep Tayyip Erdoğan ile iktidar olmuştur.
Bu sistemin millette karşılık bulmadığını ve sistem değişikliğini istediğini AK Parti ortaya koymuştur. Bugün maalesef siyaset bu süreçte sessiz kalıyor. 
Açık söylüyorum bugün meclisten daha çok ses çıkmalı. Bütün partiler sistem değişikliği noktasında daha yüksekten konuşmalı.
Bugün terörün olmadığı bir Türkiye’de  sistem değişikliği siyaset üzerinden başarılacak bir büyük devrimdir.
Ama terör eylemlerinin hızlandırarak bir el Türkiye’de  sistem değişikliğini engellemek istemektedir. 
Özyönetim ilanı terör örgütünün fantezisidir. Bu akıl onların aklı değildir. Çünkü AK Parti’nin tüm argümanlarını yok etmesi kralı çıplak haline getirmiştir. 
Yapılmak istenen asıl amaç Türkiye’nin Ortadoğu’ya çıkmasını engellemek ve sistem değişikliği yapılmasının önünü kapatmaktadır.
Paralel yapıyla mücadele kişilerin inisiyatifine bırakılmamalıdır. Bütün bilgiler kurulacak bir merkezde toplanmalıdır.
Bu örgütü daha tam manasıyla Türkiye tanımıyor. Bu örgütün üzerine üniversiteler acilen çalışmalar başlatmalıdır.
Bu örgüt Türk devlet geleneğinin son bin yılda karşılaştığı en tehlikeli örgüttür.
Bu örgütle mücadelede Reis-i Cumhur’u yalnız bırakma konusunda iki arada bir derede kalan anlayışla bu mücadele olmaz. 
Bu örgütle mücadele devletin bekası ve milletin bekası açısından bir devlet meselesidir.

Yazarın Diğer Yazıları