Ladikli Ahmet Hüdai Hazretleri -1-

Konya'mızın manevi büyüklerinden ve Anadolu velilerinden biri de Ladikli Ahmet Hüdâ-i Hazretleridir.(1888/Hicri 1304) senesinde Konya'nın Sarayönü İlçesi Ladik Mahallesinde dünyaya gelmiş ve yetişmiştir Babasının adı Mehmet annesinin adı Emine dir. Üç erkek bir kız olmak üzere dört kardeştir.Yusuflar sülalesinden gelen Ahmet Hüdâİ Hz. Molla Mustafa nın torunudur.Soyadı kanunu ile birlikte Elma soyadını almıştır.

Yaşamını Allah yolunda ve Peygamberimizin sünnetine bağlı kalarak geçirmiştir.Dış varlığı ile sıradan halkın içinde bir yaşam sürerken kalben daima Allah ‘la beraberdir.Cömert ,vakar ve temkin ve itidal ehlidir..Sukûtu sever ihtiyaç harici çok konuşmazlardı.Ümmi (Okuma/ yazma) bilmemesine karşın ,hocası Hızır aleyhisselamdan manevi ilimleri almış( İlmi Hikmet )sahibi idi. Hızır as. 1.Cihan harbinde karşılaşması ile hayatı değişmiş manevi alemdeki yolculuğu başlamış ve kendisine Hüdâi ismi verilmiştir.

26 yıl cephelerde bulunmuştur. Kanal harekatında Filistin in Gazze civarında İngilizlerin pususuna düşer yanında birçok asker şehit olmuştur. Ahmet Hüdâi hazretleri çok az sayıda ki yaralıların arasındadır.Ne kalkmaya ne de üç günlük yoldaki karargaha gitmeye hali yoktur.Olayı şöyle anlatır mübarek;Şimdi Yahudilerin işgal ettiği Gazze şehri civarında İngilizlerle harp ederken birlik pusuya düşürülmüştü.Birliğin tamamı makinalı tüfeklerle taranarak bir kısmı öldürülmüş ,bir kısmı da yaralanmıştı.Kendim de yaralanmış şehit olanların arasında sıcaktan kavrulmuş bir şekilde yatıyordum Susuzluktan son derce yanıyor ,bir taraftan da yaralarım sızlıyordu.Artık Mevlâ'ya yönelmiş,O'na kavuşma anını bekliyordum.Tam bu sıralarda ,Kerem sahibinin kudret ve vefa eli yetişir.Tam çaresizlik içerisinde kumlar üzerinde susuzluktan kavrulan bedenim al kanlar içinde mecalsiz bir halde yaralarım sızlarken ,güneşin doğduğu yönden bir beyaz atlı belirdi .Bize doğru geliyordu.Düşman zannı ile korkumdan kendimi ölüler arasında ölmüş gibi göstererek yere yatmıştım.Atlı bize yaklaştı bana ;

  • Essalamü Aleyküm ! Ahmet ne oldu yaralandın mı ? diyerek ismimi söyleyince korktum .Başımı kaldırıp baktım.

  • Kalkmaya mecalim yok dedim.

  • Attan inip yanıma geldi. Beni sıkıştıran şehit arkadaşlarımı üzerimden birer birer çekti.Susuzluktan yanıyordum. Su vereyim mi deyip su dolu bir matara verdi.

Susuzluktan yanan bağrıma o vefa elinin verdiği,hayat ve aşk bahşeden şifa suyunu içtim kana kana mübarek zat ellerini sızlayan yaralı yerlerimin üzerine gezdirirken ,taze hayat buluyordum.İşte o su beni başka bir âleme götürdü.Daha sonra beni kaldırıp atının terkisine aldı. En yakın üç günlük mesafede ki genel karargaha götürdü.Bu yolu ne zaman nasıl geldiğimizi bilemedim.Karargahın yakınlarında bir değneğe kırmızı bir bez bağlayıp askerlere salladı.Ayrılacağımız zaman beni getiren bu zata

  • Efendim sizi bir daha görecek miyim ? dedim Mübarek zat bana :

  • Ahmed Ağa ,eğer sen Hak rızası için yaşarsan her zaman seninle beraberiz.Yok ,öyle yaşamazsan bu son görüşmemiz ,dedi.Askerler gelip seni alınca sana inanmazlar.Onlara beni nöbetçi subaya götürün dersin.Hadiseyi nöbetçi, subayına anlat ,benimde selâmımı söyle dedi ve kayboldu.

 

Askerler geldi ,benim buraya gelmeme inanmadılar.Beni nöbetçi subayına götürdüler.Nöbetçi subayı Ehl-i Hâl ve aşık bir kimse imiş,durumu anlatırken subay heyecanlanıyor

-Beni kurtaran kimsenin size selamı var dedim. Bana altında ki sandalyeyi verdi,hürmet etmeye başladı ve :

-Nasıl olur?Bir daha anlat dedi .Üç defa tekrar ettirdi.Beni tedaviye alıp yaralarımı sardılar. Yaramı saran doktor işin farkına varmıştı. Bana inanmayanlara

-Sizin burnunuz koku almıyor mu?Şimdiye kadar hiçbir askerde bu kokuyu duydunuz mu .Şu hastanın kokusuna bakın mis gibi kokuyor dedi.Hastane de bulunduğum müddet içerisinde hocam bir iki defa daha geldi.

Sıhhatine kavuşan Ahmet Hüdâi Hz. Ladiğe gelir. Aşk ateşi onu yakmaya ve dağlara .taşlara , ıssız yerlere sürüklemeye başlamıştır.(Devam Edecek)


Yazarın Diğer Yazıları