28 Şubat Ve Hatırlattıkları

    Yıl 1996. Rahmetli Erbakan Hoca uzun yıllardır beklediği iktidara kavuşmuş ve hemen bir şeyler yapmaya girişmiştir. Öncelikle D8’yi kurması son derece önemli bir adımdır. D8 ile birlikte İslam ortak dinarı projesinin üretilmesi ülke dışındaki en büyük iki çalışmadır. Sayın Erbakan’ın devrilmesinin asıl sebebi işte tam da burada yatmaktadır. Zira bu iki hareketiyle çıldırttığı iki ülke ABD ile İsrail’dir. Hoca, icraatlar için kolları sıvarken Amerika ve İsrail de Hoca’yı devirmek için kolları sıvadı. Ve oyun başlar. Kadın satıcılığı yapan Sisi lakaplı Seyhan Soylunun ayarladığı İstanbul Aksaray’da konstramatrislik yapan Fadime Şahin, daha sonraları uyuşturucu üreticiliği yaparken yakalanan soytarı Ali Kalkancı ve neüdüğü belirsiz olan ve bir anda türeyiveren Müslüm Gündüz gündemin en önemli konusu oluverdi. Kendi aralarındaki cinsel yaşam her nedense Türkiye’nin problemi oldu ve hiçbir şekilde kimseyi ilgilendirmeyen bu sorun hükümetin sorunu olarak hükümetin eline bırakılıverdi. Bunun tek müsebbibi tabiki medya. Hitler, Kavgam adlı kitabında Yahudilere düşman oluşunun sebeplerini anlattığı bölümde şöyle der: “Bütün gazeteler Yahudilerin elindedir. Ve onlar ülke için çok önemli bir olaya gazetelerinde ya yer vermezler yahut çok az bir yer verirler. Ülke için hiç önemli olmayan bir olayla ise ülkenin gündemini günlerce meşgul ederler.” İşte aynen böyle, bu saçma sapan olay için ülkenin gündemi günlerce meşgul edildi. Ülkede ciddi bir sorun varmış gibi yayınlar yapıldı. Artık çalışan memura %130, işçiye %102, Memur emeklisine %116, işçi emeklisine %121, BAĞ-KUR emeklisine ise %221 zam yapılması ve bir anda ciddi icraatların ortaya konması kimsenin umurunda değildi. Mide bulandırıcı yorumlarla medya maymunları televizyonlara çıkıp ahkâm kesiyorlar, onlar yetmezmiş gibi birileri de bu oyuna gelip “ÜLKEYİ DAHA FAZLA GERME, GEREĞİNİ YAP” yahut “BECEREMEDİNİZ ARTIK BIRAKIN” veyahut “ASKER DAHA DEMOKRAT” gibi akla ziyan demeçler veriyordu. Mütedeyyin insanlar, izleyiciyi geren bir müzik eşliğinde gösteriliyor, zikir yapanlar sanki öcüymüş gibi lanse ediliyor, imam hatip okulları terörist yetiştiren bir okul izlenimi uyandırılarak imaj çalışması, zihin yıkaması, kalp kirletilmesi yapılıyordu. “OKULDA TOPLU NAMAZ, LAİKLİK ELDEN GİDİYOR, HARP OKULLARINA SIZMA PLANLARI, REFAH’A KAPATIRIM UYARISI, GEREKİRSE SİLAH BİLE KULLANIRIZ, ORDUDAN SON UYARI” gibi haber ve başlıklarla ülkenin gerilimi sürekli yüksek tutuluyordu. Sonuç ABD’nin onayıyla post-modern bir darbe gerçekleşti. Silahsız darbe. Daha doğrusu darbe olmaması için Sayın Erbakan istifa etti. Sonrasında başa GETİRİLEN Mesut Yılmaz askere bir topuk selamı çakıp ne emrettiklerini sordu. İmam-hatipliler hiçbir yere alınmamaya, başörtüsü üniversitelerde yasaklanmaya başlandı. Kuran kursları kapatıldı. “Müslümanım” demek neredeyse suç sayıldı ve bir insanın askeriyeden atılması için eşinin başörtülü olması yahut kendisinin namaz kılması yeter bir sebep olarak görüldü. Refahlı belediyeler işe almasın diye belediyelere baskı yapıldı, özel sektörde işe alınanların işten atılması için patronlara dahi baskı yapıldı. Yani askeriyeden atıldıkları yetmiyormuş gibi bir de ölmeleri için uğraşıldı. Bu insanların tek suçu “inanıyorum” demeleriydi.
    Sonuç. Bin yıl sürecek denen süreç 10-15 yıl sürdü. Sonrasında herkes yanlışını anladı. Mehmet Ali Birand “28 ŞUBAT’TA ASKER NE HABER GÖNDERİYORSA BİZ ONU YAYINLIYORDUK.” derken Çevik Bir ise “28 ŞUBAT’TA MEDYANIN DOLDURUŞUNA GELDİK.” açıklamasını yaptı. Yani 28 Şubat ateşten bir topa döndü ve herkes onu elinden atmaya çalışıyor. Bu ahlaksızlığı kimse sahiplenemiyor. 28 Şubat ve sonrasında yapılan zulümler ve onların müsebbibi zalimler unutulup gidecek. Unutmayanlar da onları lanetle anacak. Peki, Merhum Erbakan Hocayı kim unutacak? Hiç kimse. Onu devirmeye çalışan darbeciler bile “Meğer Erbakan büyük vatansevermiş.” diyerek günah çıkardılar. Neyin ne olduğunu anladılar ancak “bad-el harab-ül Basra”. Başbakan olmaması için çalıştıkları Erbakan Hocanın yetiştirdiği 2 talebesi önce başbakan sonrasında cumhurbaşkanı oldu. Demek ki neymiş: “LA GALİBE İLLALLAH”


Yazarın Diğer Yazıları