Ömür Dediğin…

“Dün geçti, yarın var mı? / Baksana ölenlerin hepsi ihtiyar mı?” diyor şair. Evet, ömür dediğin bir gün, o da bugün. Dün geçti gitti, geri gelir mi? Yarına çıkacağını da insanoğlu bilir mi? O halde ömür dediğimiz hakikatte bir gündür, o da bugün. Akşama bile çıkamayabileceğimizi bildiğimize göre o halde aslında ömür içinde bulunduğumuz saniyedir. Gerisi kuru beklentiden ibarettir.
Ey aziz okuyucu ömür o kadar hızlı geçiyor ki ben ömrü avuçların arasındaki suya yahut incecik taneli kuma benzetiyorum. İstediğin kadar gitmemesi için uğraş, sımsıkı tut ellerini, bakıyorsun ki parmaklarının arasından akıp gidiyor. Hayat nasıl bir şey inanın anlamadım gitti. Yıllardır bütün yaşadıklarım sanki dün yaşanmış gibi. Bütün anılarım dünde kaldı. Yüz yıl yaşamış bile olsam bütün yaşanılanlar sanki dün…  O halde çok yaşamanın pek bir anlamı kalmıyor şu durumda. Zira istediğin kadar yaşa bütün yaşadıkların dün yaşanmış gibi gelecek sana. Bir bal arısı işçisinin ömrü bir aydır. Evet sadece bir ay. Bazı kelebeklerin yahut böceklerin ömrü bir gündür. Sabah doğar, öğlen olgunlaşır ve ürer, akşam ölürler. O halde aslolan ömrün uzunluğu değil o ömrü nasıl yaşadığındır. Bir günlük ömrünü görevini yerine getirmiş olarak ölen bir kelebek, 80 yıllık ömrünü boşu boşuna bitirmiş bir insandan daha üstündür, daha hayırlıdır. Zira birisi kendisine verilen vazifesini yaparken diğeri bu görevi yapmadan hayatını havaya vermiştir. 85 yaş gibi ileri bir yaşta vefat eden sevgili anneanneciğime “Anneanneciğim hayattan ne anladın?” diye sorduğumda “Ne anlayacağım kuzum, daha dün İşgalaman’da ki üzüm bağlarımızda koşturan kız çocuğuydum. Dünyanın bir kapısından girdik, bak şimdi öbür kapısından çıkıyorum.” derdi. O halde elinde bulunan günlerin değerini bilmek ve ömrü en güzel bir şekilde yaşayıp tamamlamak lazım gelir sana. Eski bir tapınağın kitabesinde şöyle yazdığı rivayet edilir: “Doğduğunda sen ağlarken etrafındaki herkes gülüyordu. Öyle bir hayat yaşa ki öldüğünde etrafındaki herkes ağlarken sen görevini yerine getirmiş bir şekilde mutlulukla gül.” Sanırım işin sırrı burada. Herkes hayatın sırrını arıyor. Hayatın sırrı kendi sonunda. “Az yaşa çok yaşa / Akıbet gelecek başa”
Bilinen en hızlı şey ışık hızı. Onunla ancak belki ömür yarışabilir. Günler zor geçiyor da yıllar ne kadar çabuk geçiyor. Anlatılır ki Hz. Ömer kendi cebinden maaş vererek bir kişiyi tutmuş. Görevi, belirli zamanlarda gelip hz. Ömer’e “Ölüm var ya Ömer!” demekmiş. İşte hepsi bu. Gel zaman git zaman adam bu görevini yerine getirip maaşını almış. Ancak bir zaman Hz. Ömer bu adama kötü bir haber vermiş. “Artık gelme” demiş. Adam “Neden?” dediğinde hz. Ömer “Artık senin bana ölümü hatırlatmana gerek yok. Zira bana ölümü hatırlatacak artık çok şeyim var. Dişlerim döküldü, saçlarım ağardı ve eskisi kadar güçlü değilim. Bunların hepsi bana ölümü hatırlatıyor. Senin bana ölümü hatırlatmana gerek yok artık.” diyip adama son maaşını verip göndermiş. Ders almasını bilene her yer mektep. Bir genç ölüsü duyduğumda aklıma hep Azrail aleyhisselamın şu sözleri gelir: “Ben insanların canını almak için yanına varırım, onlar da gelecek için planlar yaparlar!” Düşünüp kendi kendime derim ki hâlbuki o gencin daha ne planları vardı gelecekle ilgili. Okulunu bitirecek, zengin olacak, evlenecek… Ama şimdi, geçirdiği ömrün her saniyesinin hesabını vermeye başladı.
Geldi geçti ömrüm benim şol yel esip geçmiş gibi
Hele bana şöyle geldi şol göz yumup açmış gibi

Bu dünyada bir nesneye yanar içim göynür özüm
Yiğit iken ölenlere gök ekini biçmiş gibi (Bizim Yunus)
Ez cümle keşke hayat gençlikte zannedildiği kadar çok olsa. Bunu insanoğlu orta yaşlarında anlıyor ancak çoğu zaman iş işten çoktan geçmiş oluyor. Cenap Şahabettin “Gençlik bütün insanlara eşit dağıtılmış bir hazinedir. Ancak çok az insan onun kıymetini bilir.” diyor. Son söz efendiler efendisinin olsun. “Beş şey gelmeden evvel şu beş şeyin kıymetini bil: Fakirlikten evvel zenginliğin, hastalıktan evvel sıhhatin, meşguliyetten evvel boş zamanın, ihtiyarlık gelip çatmadan evvel gençliğin ve ölüm gelmeden evvel hayatın kıymetini bil, bunların hakkını ver!” Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları