Editörden

    “Bir bakın uzak doğuya, batıya nelerle uğraşıyorlar? İlmi ve bilimi İslam Dünyasından alanlar bugün kıyamete hazırlanıyorlar (!)” Demiştik bir önceki yazımızda…
“Hiç böyle şey olur mu? Onların ahret inancı yok ki kıyamete hazırlansınlar? Şimdiki İncil’in dediği gibi “Küller küllere” diyerek bitirirler dünya hayatını ve ötesini!” Diye düşünmeyesiniz! Konuya şöyle girelim:
    Bilim adamlarının bildirdiğine göre, her yıl 10 milyon tondan fazla göktaşı Dünyamıza düşmekte, ancak atmosfere girdiklerinde, sürtünmenin de etkisiyle, Dünya yüzeyine düşene kadar birçoğu kül olmaktadır. Bir başka deyişle atmosferin koruyucu etkisi sayesinde Dünyamız her gün yaşanması olası felaketlerden korunmaktadır.
    Ancak sonraki bölümlerde daha detaylı olarak üzerinde durulacağı gibi, bu göktaşlarının arasında Dünyamıza düşmesi durumunda yaşamın son bulmasına sebep olabilecek kadar büyük olanları da bulunmaktadır. Nitekim daha önce Dünya'ya düşen bazı göktaşlarının Dünya'nın jeolojik ve ekolojik yapısında, önemli değişikliklere neden olduğu bilinmektedir.
    Bunlardan biri 20. yy başında Sibirya'da Tunguska'ya düşen 60 km. çapında olduğu tahmin edilen göktaşıdır. Bu göktaşı 2000 km2'lik ormanı yok etmiş ve Hiroşima'ya atılan atom bombasının bin katı büyüklüğünde bir patlamaya neden olmuştur. Söz konusu bölgede hiç kimsenin yaşamaması mutlak bir felaketi engellemiştir. Tahminlere göre aynı taş, örneğin Eyfel Kulesinin tepesine düşmüş olsaydı, tam on milyon kişinin yok olmasına neden olacaktı. Dünyaya derin şekilde etki edebilecek felaket ihtimallerinin ne derece büyük olduğunu gösteren Tunguska asteroidinin Dünya'ya çarpması ile gelişen olaylar şu şekilde olmuştur:
 "30 Haziran 1908 gününün erken sabah saatlerinde Orta Sibirya göklerinde seyretmekte olan kocaman bir alev yumağı görüldü. Ufukta, temas ettiği yerde, büyük bir patlama oldu.
    2000 kilometrekarelik bir ormanlık bölgeyi yerle bir etti ve temas etmesiyle binlerce ağacı yakması bir oldu. Yerkürenin çevresini iki kez dolaşan atmosferik şok yarattı. Ardından iki gün süreyle atmosfere öylesine incecik bir toz yayıldı ki, olay yerinden 10.000 km. ötede olan Londra sokaklarına düşen ışık parçaları altında gazete zor okunabiliyordu."         
    O günün dehşetini yaşayan insanların karşılaştıkları bu felaketle ilgili açıklamaları bize olası felaketlerle ilgili ipuçları vermektedir:
    "Evimin sundurmasında oturuyordum. Kahvaltı zamanıydı. Kuzeye doğru bakıyordum. Birden gökyüzü ikiye bölündü... Ve ormanın kuzey bölümünde gök ateşler içindeydi. O anda gömleğimin bir tarafı yanmaya başlamış gibi bir sıcaklık hissettim üzerimde... O anda gömleğimi çıkarıp fırlatmak istedim, ama o anda gökte bir gürültü koptu.
    Sundurmadan fırladığım birkaç metre ötede yere kapaklanmış buldum kendimi. Bir an kendimden geçmişim. Karım koşup beni kulübeye taşıdı. Gümbürtünün ardından gökten sanki yağan taşların sesleri ya da kurşun sesleri geldi. Yer sarsıldı. Yere kapaklandığımda taş çarpmasından korktuğum için başımı ellerimle örttüm. O anda gök yarıldığında kaynar gibi bir rüzgâr, sanki patlayan bir toptan çıkmış gibi bir esinti kulübeleri taradı. Rüzgâr tararken toprağın üzerinde de iz bırakıyordu."
    Efendim! Uzun lafın kısası, NASA astronatlarına “gök taşı eğitimi” veriyor. Hedef olası tehlikede gök taşlarını yok edebilmek… NASA şu anda 400’den fazla, Dünya’yı yok edebilecek potansiyeldeki gök taşını inceliyormuş. Maksat, dünyaya zarar vermesin diye onların yönünü değiştirebilmek…
    Eh, ne diyelim! Aklı veren Allah, sabrı veren Allah, başımıza günlük otuzbin taş yağdıran Allah! Ama merak etmeyin, korkmayın! Zira söz konusu gök taşlarının pek çoğu, düşük seviyelerde risk taşıyormuş. Bizler birbirimiz taşlarken, eloğlu büyük taşlarla uğraşsın! Nasılsa birbirimizi taşlamak, onlarında işine gelir.

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları