GÜNAHIN ANATOMİSİ

Zaman ile alakalı halk arasında o kadar çok söz vardır ki, insan bunları duydukça çok şaşırır. Hatta hayretler içinde kalır. Mesela: “Zamanın gereği, o zamanlar geçti, zaman sana uymazsa sen zamana uy, ahir zamandayız, geçmiş geride kaldı, zaman çok kötüleşti, kötü zamana kaldık ve zaman, güzellik zamanı değil” gibi taban tabana zıt düşünceler oluşmuştur.    

İnsanın, bir suç yükleme arayışı asırlar boyu vardır. Bu genellikle zamanı hedef alır. Aslında burada kötü olan zaman değil, işlenen cürümdür. Hangi devirde yaşanılırsa yaşanılsın, o devirlere ait bir takım inanışlar ve davranışlar, insanların ahlaki eğitimi ve kültürüyle orantılıdır.

Müspet ilimlerin dışında, manevi eğitim bir insanın davranışlarını büyük katkısı vardır. Her ne kadar kişinin karakteriyle ilgisi olsa da, eğitimin katkısı inkâr edilemez. Özellikle toplum içerisindeki insan davranışlarının genelinde birbirine benzerlikleri olan kötü davranışlar sergileniyorsa; o toplumun içinde kanayan yarası var demektir.

Bunun tarihte birçok örnekleri vardır. Lut Kavmi, Ad Kavmi, Semud Kavmi vb. gibi... Hâsılı, zaman hangi çağı yaşarsa yaşasın, güzellik insanın veya toplumların kendi yaşam biçimindedir. Suç ve günah mı istiyorsunuz? İşte akıl almaz bir çeşidi…

Genç kadın, bebeğin güzelliği karşısında büyülenmiş gibiydi. Kıvırcık sarı saçları, iri mavi gözleri, kalkık bir burun ve küçük kırmızı dudaklarıyla bir kartpostalı andıran bebek, kadının şimdiye kadar gördüğü en cana yakın kız çocuğuydu. Onun ipek yanaklarını daya doya öpmek ve cennet kokusunu içine çekmek için eğildiğinde: "Dokunma bana!" diye bir ses duydu. "Beni okşamaya hakkın yok senin..."

Kadın korkuyla irkilip etrafına bakındı. Bebekle kendisinden başka içerde kimse yoktu. Aynı sesi tekrar duyduğunda bebeğe döndü. Aman Allah'ım! Yeni doğmuş gibi görünmesine rağmen konuşan oydu. "Bana yaklaşmanı istemiyorum" diye devam etti. "Hemen uzaklaş benden..."

Kadın, biraz olsun kendini toplayarak: "Çocuklarımız hep erkek oluyor" dedi. "Onlar da güzel ama kız çocukları başka. Bu yüzden seni öpmek istedim." "Beni öpemezsin" diye ağlamaya başladı bebek.

"Benim de seni öpemeyeceğim gibi..."
"Neden?" diye sordu kadın.
"Neden öpemezsin ki?"

Bebek, hıçkırıklara boğulurken:

"Bunun sebebini bilmen gerekir" dedi.
"Düşünürsen mutlaka bulacaksın..." Kadın, neler olup bittiğini hatırlamak üzereyken kendine geldi. Özel bir hastanenin en lüks odasında yatıyor ve narkozun tesirinden midesi bulanıyordu. Aile dostları olan tanınmış doktor, odayı dolduran çiçeklerden bir tanesini vazodan çıkartıp kadına uzatırken:
"Geçmiş olsun hanımefendi" dedi.
"Başarılı bir kürtajdı doğrusu.
- Ha! Sahi, "kız"mış aldırdığınız bebek."
                        
Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları