İSRAF

İnsanın sahip olduğu nimetleri gereksiz ve aşırı tüketmesi malumunuz ki israf anlamına geliyor. İnsanoğlunun yeme, içme ve harcama konusunda belirli bir denge içerisinde kalması arzu edilen istekler ama şöyle durup gözlemlediğiniz de karşınıza tam tersine dengesiz eylemler olarak çıktığını görüyorsunuz.

İsraf deyince hemen aklınıza para gelmesin. Bunların neler olabileceğini düşündüğünüz de karşınıza sayısı kabarık bir liste çıkar. İçkinin her türlüsü, kumarın her çeşidi, kumar olmasa da zamanı öldüren ve faydalı olmayan gereksiz oyunlar, aşırı giyim, lüzumundan fazla yiyecek, borçluyken üzerine alış-veriş, gurur-kibir, şan-şöhret, maksat hâsıl olduktan sonra lafın tekrarı, fazla uyumak, tıka-basa yemek, en değerli vakitler yani zaman, sağlığımızı tehlikeye atacak her türlü haller, vs… Doğrusu yazmaktan yorulduğum daha niceleri…

Sağlık, Allah'ın bize bir Lütfu bir nimetidir. Zaman yine bir nimettir. Sağlığımıza dikkat etmemek, zamanımızı boşa harcamak israftır ve bunun hesabı bizden sorulacaktır. Gereksiz olarak musluktan akıtılan su, yakılan elektrik israftır. Bütün insanımıza ait olan nimetlerin boşa harcanmasıdır.                 

Hayatımıza bir çeki-düzen vereceksek ve bu sayede onu güzelleştireceksek, çirkinliğe ve israfa kaçmaksızın gerçekleştirilmelidir. İsraf hem fert ve hem de toplum için bir bozuluştur. Kişinin iyi bir hayat sürmesi için yapacağı harcamalara hiç bir şekilde sınırlama getirilemez. Elverir ki bu harcamalar etkinliğin artmasına ve toplum içinde beklediği hizmetlerin yerine getirilmesine yarasın.                                   

Tüketim, sınırsız arzular oldukça cazip pazarlama ve reklâm faaliyetleriyle sürekli olarak kamçılanır. Böylece ihtiyaçlar üretimin peşinde koşar. Tüketim sahasında göz önünde tutacağımız başlıca esaslar, haksızlıktan kaçınma, helâlinden tüketme, temizlik, aşırılıklardan kaçınma, sağlığını tehlikeye düşürmeme ve çevredekileri de hesaba katma şeklinde ortaya çıkar.                                   

Toplum içinde bazıları vardır ki; eline bir miktar mal veya para geçse “Bir kere geldik, israfta ederim, iflasta” gibi fütursuzca konuşurlar. Sıkıntıya düşseler bu kez de dilenmeye kalkarlar. Bu tipler de her zaman kişilik oturmazlığı, karakter zafiyeti yaşar. Konumuza bağlantılı olduğu için Nasreddin Hocamızın bir fıkrasıyla noktalayalım.

Nasrettin Hoca kış günleri her sabah mangalı yakar, körükleyerek kömürleri kıpkızıl hale getirdikten sonra odaya alır, ağzını iyice tıkayarak körüğü mutfağa asarmış. Onun, her gün tekrarlanan bu hareketini merak eden komşusu bir gün Hoca'ya: “Hoca Efendi, ateşi körükledikten sonra neden körüğün ağzını tıkayıp duvara asıyorsun?” Diye sormuş. Hoca komşusuna: “Körüğün içinde hava var. Ben her sabah onun içinde bulunan hava ile kömürü yakıyorum. Körüğün ağzını tıkamayayım da içindeki hava uçup gitsin mi? Ben öyle israftan hoşlanmam”, demiş.

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları