SEBEPLER ARANMASIN

Gerçekten de sebepler aranmasın. Sebeplerin baş müsebbibi bizleriz. Ender de olsa istemediğimiz olayların içerisinde kendimizi bulabiliriz ama genellikle olay yerindeki varlığımız bile buna sebep teşkil eder. Bu nedenle hayatımızı hep problemli olarak düşünmek yanlıştır.

İnsan dediğimiz mutlakıyet, mutlaka sevgi ve beğenim yerini bulamadıkça tatmin olamaz. Hiç kimsenin sevilmedikçe rahatlık göremediği, herkesçe bilinen bir şeydir. İşte hayatın ta kendisi budur.

İnsan, kendi yerini muhatabının kalbinde bulmadıkça, dünya gözüne zindan olur da, belki bu durumun farkına varır. Belki de farkında olmadan muhatabın sevgisini kazanamadığından; kızar, küser, huysuzlaşmalarla günleri geçer.

Bütün geçimsizlikler problemi ve huysuzlaşmalar, kötülükler ve kötü olmalar, insanın muhatapları arasında, çevresinde, hısımları ve akrabaları arasında sevilmek endişesinden olmaktadır. İnsanın tabiatında vardır sevilmek, beğenilmek…

Bu, yaratılış icabı olan kaçınılmaz bir gerçektir. Sevilmek ümidiyle nelere katlanır, gözünü kırpmadan her şeyini feda eder. Feda eder ama karşılığında illa ki beğenilerek sevilmek vardır. Sevilir de beğenilemezse, yine olmaz tabi…

Tek söz olarak insan beğenilip de, beğenilerek sevilmek ümidi bulduğu takdirde; her feragat ve her türlü fedakârlığı yapar ve yapabilir. Beğenilmek ve sevilmek ümidi olmadığı kalbe, öyle bir kalbin sahibine karşı da, bütün cimrilikler ve bütün huysuzluklarını icra etmekten kendini alamaz.

Geçimsiz ailelerde başka başka sebepler aranır. Bundan başka aile geçimsizliğinin bir yanı daha var. Acı bir mesele. Bu da; ya erkeğin bir başka kadın bulması ya da kadının evinden soğuması gibi acı bir felaket.

Bu acı felâket de yine eşlerin beğenerek sevgi yâni birbirlerinin kalbindeki yerlerini bulmayışlarıdır. Mesela erkek evden kaçar. Buna başka sebep aramak, sonraki iştir. Önce hanımı yoklarsak; erkeğini ya beğenerek sevememiştir ya da sevgisi vardır da beğenişini açığa vuramamıştır.

Eşine beğenilmeyişini farkeden erkek huysuzlaşır ve çörden çöpten bahanelerle huzursuzluk çıkarır. Bu inceliği anlamayanlar: "Büyü yaptı. Bilmem hangi kadın kocamın aklını çeldi." diye boşu boşuna üfürükçüleri zengin eder.

Sebepler aramak yerine, sebebi kendimizde bulmak daha doğru olmaz mı? Bu işin zenginlikle de alakası yoktur. Zenginlik her zaman insana huzur veya mutluluk getirmez ki… Toplum psikolojisinde artık yer etmiş kimilerine göre çok anlamlı bir cümle vardır.

“Paran var mı huzurun vardır” denilir. Oysa paranın da gücünün yetmediği şeyler vardır. İradeyi ikna, gönül meselesi ve özellikle ahret inancı olanlar için kabir suali gibi... Dolayısıyla bu cümleyi manevi açıdan tam olarak doğru bulmak mümkün değildir. Para, nefsin ve ihtiyaçların efendisidir. Fakat huzurun efendisi olabilir mi?

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları