VATANIN EĞİLMEZ YİĞİT CANLARINA!

Geçecek yiğit can! Acı dumanlar çıksa da nefesinden çomak soksalar da dünyanın çarkına bu demler böyle kalmaz, koymaz seni Yaradan, böyle darda koymaz! Bilirim çekilecek kahır değil, çelmeler takılır peşi-sıra düşmemek elde değil! İnan, inan geçecek bu yara, doğrular çarmıha gerilse de zalimin kamçısı parçalansa da teninde, yüreğine indirme, indirme yiğit can!

Kulak ver, dinle içinde sesi, senin kurtarıcın içinde, dünün akçesi bugün geçmez bilirim! Zamanı geçmeyen şey sende! O da yüreğindir, yüreğindir yiğit can... Elbette şafak atacak bir gün, elbette bulacak sabır yerini! Hakkın peşine düşmeli alın teri, düşmeli, o günleri unutma hatırla! Şanın vardı senin, bükülmeyen bileğin...

Sert bakışlarında saklıydı sonsuz merhametin... Sevdan vardı senin tükenmeyen bir azmin! Öyle bakma yüzüme, bu bakışlar o bakışlar değil, bu yiğit fırtınayla boğuşan o yiğit değil! Oysa bir zamanlar, yakamozlar yanardı gözlerinde, ışığın, kandilleri tutuştururdu gizlice, şimdi öyle mi?

Bir yitik kalmış sadece geriye, sevdana bıçak değmiş, dostluk şah damarından kesilmiş, kanı dolmuş gözlerine, yalnız gözyaşı dindirir öfkeyi! Yenilme kinine, yenilme! “Nedendir?” diye sorma! Yalnızca ağlı, ağla yiğit can!

Tren kahır yükü olsa da, umuda yol alır, umutla aşar yolları... Kahır olmasaydı yarış olur muydu zamanla? Karanlık kör tüneller olmasaydı, varılır mıydı son noktaya? Kara tren değil bu; Umudun, sevdanın treni, inan sana da yetişecek!     

Bekle gelecek, gelecek yiğit can! Bu oyuna ne dersen de... Bir şaka de, bir güneş tutulması, bir deniz kabarması de... Bu devran dönecek, bu günler geçecek de... Düşmesin dağ gibi omuzlar! Kaldır alnındaki yıkkınlığı, düşme, sakın düşme! Teselli sende yalnız sende yiğit can...

Verme kimseye, kimseye gönül koyma! Talan eder, vururlar, satarlar savururlar! Bırak sende kalsın! Onda yeşilbaşlı sunanın hakkı var. Seni anlatan bir sen, sana verilmiş bir renk var. İlle de yolculuk diyorsan, sana güç veren bir cevher var.

Şimdi zamanı, hazır, yolculuğa yapacağın anahtar... Cevherini içinde ara, hadi durma durma yiğit can! Senden öğrendim kahrı sevmeyi, bu gücü senden aldım! Direnmeyi sen öğrettin bana Sarmaşık gibi nasıl tutunacağımı hayata...

Sen demez miydin “dünya bir sahne, aman ha, rolünü sağlam oyna...” Eşiğindeyken uçurumun, kaldır başını... Çok şeyler var daha yapılacak. Bir şeyler kalmalı dünyaya... Şimdi sıra dağları koyuyorum, kollarının altına... Yoluna canımı koyuyorum, emeğimi avuçlarına...

Kalkma zamanıdır yiğidim! Dayan yüreğine, dayan sevdana! Ha gayret, ayağa kalk, kalk ayağa yiğit can, kalk ayağa!

(Vatana evlat yetiştiren kocaman yürekli bir ananın kaleminden)

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları