EGE ADALARI NASIL PEŞKEŞ ÇEKİLDİ?

 

Haritaya bakıldığında burnumuzun dibindeki adaların 500 km. uzaktaki Yunanistan'a verildiğini, Ege'den Akdeniz'e çepeçevre kuşatıldığımızı görüyoruz. Türkiye, Yunan'ı denize döktü öyle mi? Bağırsan duyulacak adaları Lozan'da verdik, zafer mi bu? Şimdi 12 Ada'nın elimizden nasıl uçup gittiğini özetleyelim:

1911'de İtalyanlar Trablusgarp'a saldırmış, bizi barışa zorlamak için Rodos ve 12 Ada'yı işgal etmiş, "Trablusgarp'tan subaylarınızı çekmezseniz adalara el koyarız” demişlerdi. Ekim 1912'de Uşi Antlaşması'nın 2. maddesi gereği Trablusgarp'tan (Libya) askerimizi çektik ve adaları geçici olarak İtalya'ya teslim ettik.

Bu sırada Balkan Harbi çıktı. Bunu fırsat bilen Yunanlılar 12 Ada'yı işgale kalktı. Adaları Yunanlılara kaptırmamak için İtalyanlara, "savaş sonuna kadar kalın” demek zorunda kaldık. 1. Dünya Savaşı'nda İtalyanlarla da savaşınca 12 Ada hukuken bize ait görünmesine rağmen İtalyan işgalinde kaldı.

Lozan'ın 15. Maddesiyle 12 Ada'yı resmen İtalya'ya bıraktık. 2. Dünya Savaşı'nda ana vatanları tehlikeye giren İtalyanların, hem Libya'dan, hem de Adalar'dan çekilmesine kadar mevcut durum devam etti.

1943'te Mussolini anavatan derdine düştü. Adaları boşaltmadan önce Türkiye'ye, "Adaları sizden almıştık, adalarınızı iade edelim” dedi. İnönü, "Başkasının (!) toprağında gözümüz yok” dedi ve almadı.

İtalyanlar gidince adaları Almanlar işgal etti. Yenileceklerini anlayan Almanlar adaları boşalttı. Almanlar, İngilizler ve Ruslar adaları bize vermeyi teklif ettiler. Ama İnönü "Sınırlarımız dışında bir çakıl taşında gözümüz yok' diyerek buna da yanaşmadı. (Ş.Turan, Türk Devrim Tarihi, 4. Kitap (1. Böl.), Bilgi: 1999, s. 139-41)

1946'da Paris'te savaşın galipleri, İtalya ile barış antlaşması şartlarını görüşürken, Dışişleri Genel Sekreteri F. Cemal Erkin, İnönü'den 12 Ada'nın kaderini tayin işini görüşme izni istemiş, "2.Dünya Savaşı'na girmediğimiz için ganimetlerden pay istemiyoruz. Konferansa gidilmeyecektir” Diyerek izin vermemiştir.

Erkin, bütün bunlara rağmen ABD B.elçisi E. Wilson ve İngiliz B.elçisi Sir D. Kelly ile ayrı ayrı görüşmüş, bu girişimi de İnönü engellemiştir. Bunun üzerine 1945'te İngilizler, Almanların boşalttığı 12 Ada'yı işgal etmiş, 10 Şubat 1947'de Paris Konferansıyla halkın çoğunluğu Rum diye ve silahsızlandırmak şartıyla 12 Ada Yunanlılara teslim ve ihsan edilmiş, Yunanlar tek kurşun atmadan adaların sahibi olmuşlardır.

Erkin'in bu teşebbüsleri dışında İngiltere de Türkiye'yi adalar konusunda Paris Konferansı'na davet etmiş, İnönü cevap vermemiştir. Daha sonra İngiliz elçisi, ikinci bir teşebbüs daha yapmış, "adalarda Türklerin de oturduğunu, konferansta Türkiye'nin de olması gerektiğini, hiç değilse bir gözlemci gönderilmesini” istemişse de, İnönü buna da cevap vermemiştir.” (Hürriyet, 11 Kasım 1972)

Celal Bayar, C. Arcayürek'e verdiği röportajda İnönü ile Başbakan Saraçoğlu arasındaki gizli bir yazışmada "Adaları bize vermek istediklerine ve cevap beklediklerine dair Alman gizli servis belgesi gördüğünü, İnönü'nün bu teklifin reddini istediğini, Türkiye'nin adalar konusunda fırsatları teptiğini” söylemiştir.

İnönü'nün bu aymazlığı sadece ihmalkârlık ve cahillikten değildir. Şimdi bu ihanetinin bedelini çok ağır ödüyoruz. Adaların silahlandırılması, ABD'nin üslerle Türkiye'yi kuşatması, kıta sahanlığı, 12 mil tartışması, Mavi Vatan, Libya, D. Akdeniz Petrol sahası gibi hayati meselelerde en büyük engel 12 Ada peşkeşidir.

Dış İşleri Bakanı Çavuşoğlu 12 Ada, Paris Antlaşması ile "silahlandırmamak şartıyla” Yunanistan'a verildiğini hatırlatarak " silahlandırmaktan vazgeçmezlerse adaların egemenliği tartışılır" ifadeleri çok yerindedir ve Batı Âlemi'ni telaşlandırmıştır. Bu demeç sözde kalmamalı, siyasi ve hukuki yoldan ısrarla savunulmalıdır.

Celal Bayar'ın tabiriyle İnönü, "Adalara mendil sallayan” ileri görüşlü (!) bir devlet adamıdır(!)…


Yazarın Diğer Yazıları