ENERJİ KRİZİ VE TÜRKİYE’NİN FIRSATLARI

Enerji çağımızın vazgeçilmezi. Her geçen gün öneminin arttığı da tartışılmaz bir realite.

Fosil yakıt (petrol, doğalgaz v.b), yenilenebilir enerji (güneş, su, rüzgar v.b.) nükleer enerji üretme imkan ve yeteneğine sahip ülkeler, -önemli bir avantaja sahip olsalar da-, pazar ve pazara ulaştırma imkanlarına sahip olmadan -hatta pazar fiyatını kontrol etmeden- bu avantajlarını değerlendiremezler.

Enerjiyi ithal ve ihraç edenler için "kaynak ve güzergâh çeşitlendirmesi” stratejik önemdedir.

Pazar-güzergâh-tedarikçi dengesi kurulamazsa enerjinin, -insanlığa yararı kadar-, "savaş, tehdit ve istikrarsızlık” unsuru olma tehlikesi vardır ve bu artarak devam edecektir.

Ukrayna savaşında olduğu gibi sadece alanın değil, tek veya az alıcısı olan satıcının da kriz yaşaması kaçınılmazdır. Buna "bağımlılık krizi” demek yanlış olmaz sanırım.

Avrupa belki donacak. Ama Rus ekonomisinin de uzun vadede krize girmesi kaçınılmazdır.

Putin Türkiye'yi çok sevdiği için değil, bu tehlikenin farkında olduğu için "Avrupa için Türkiye'de büyük bir gaz merkezi kurulabilir" çıkışında bulundu.

Böylece hem Avrupa'ya uyguladığı doğalgaz ambargosundan geri adım atmış olmayacak, hem de gaz satışını sürdürecek ve ekonomisini en önemli gelir kaynağından mahrum bırakmamış olacak.

İnanın Rusya enerji dağıtımı konusunda -Boğazlarımız kadar- bize muhtaç.

Türkiye'den -veya Türkiye'nin münhasır ekonomik bölgelerinden- geçmeyen bir güzergâh çeşitlendirmesi artık mümkün değildir. TANAP'ı ve Türkiye'yi by-pass etmek akıllı ve kazançlı değildir.

Çünkü TANAP'ın Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan, Rusya ve İran gazını nakletme ve tüm bu ülkelere çok büyük gelir ve avantajlar sağlama potansiyeli mevcuttur.

Enerji üretenlerin de, talep edenlerin de menfaatleri Türkiye'de birleşmektedir.

Türkiye'nin enerji dağıtım üssü olması, yılda elli milyar dolarlık enerji harcamasının bütçede kalması, stratejik, askeri ve siyasi olarak daha güçlü ve önemli bir bölgesel aktör olması demektir.

Batı dünyasının bu gelişmelerden hoşnut olduğu söylenemez.

Batı'nın yapabileceği en akıllı şey, -Armageddon gibi, Evanjelist -Yahudi dogmalarından kurtulup-, dünya siyasetinde kartların yeniden dağıtıldığının bir an önce farkına varmak ve akılcı politikalar üretmektir.

Dünya basını ve tarafsız siyasi yorumcular kaleme aldıkları makalelerinde, "Türkiye'nin elinin hiç olmadığı kadar güçlü olduğu” hususunda birleşiyorlar.

Batı güdümündeki bir Türkiye'nin bu avantajlara kavuşması hayal dahi edilemezdi.

Uçak düşürme, elçi suikastı ile gerilen Türk-Rus ilişkilerini hatırlayalım. Rus-Ukrayna savaşının çıkması, enerji dağıtımında Rusların bize ihtiyaç duymaları Allah'ın lütfundan başka ne ile izah edilebilir?

Siyasi iktidarın, hiçbir ülkeye bağımlı olmadan, hiç biriyle de gereksiz gerginliğe girmeden tarafsız-dengeli dış politikasını sürdürmek, Türkiye'nin jeo-ekonomik ve jeo-politik öneminin farkında olarak, gelinen noktadaki bu avantajını iyi değerlendirmek ve meyvelerini toplamak gibi tarihi bir sorumluluğu vardır.

Türkiye; -kendi kaynaklarına da erişerek- tartışmasız bir enerji dağıtım üssü olacak İnşaAllah…

Selam ve dua ile…

 


Yazarın Diğer Yazıları