Osmanlıca mı? İşgalcinin Dili mi?

Milli Eğitim Şurası’nda Osmanlıca’nın, daha doğru ifadesiyle Osmanlı Türkçesi’nin seçmeli ders olarak okutulması yönünde alınan tavsiye kararı üzerine, bazı kesimler “anlamsız ve cahilce bir tartışma” başlattı.

İsmet İNÖNÜ’nün harf devrimi hakkındaki sözleri tartışmaya yer bırakmayacak kadar açık. 

 “…Harf devrimin temel gayelerinden biri yeni nesillere geçmişin kapılarını kapamak, Arap-İslâm dünyası ile bağları koparmak ve dinin toplum üzerindeki etkisini zayıflatmaktı. Yeni nesiller, eski yazıyı öğrenemeyecekler, yeni yazı ile çıkan eserleri de biz denetleyecektik. Din eserleri eski yazıyla yazılmış olduğundan okunmayacak, dinin toplum üzerindeki etkisi azalacaktı.”  Kaynak: İ. İnönü. Hatıralar C. 2, s. 223

Osmanlı Türkçesi’nin seçmeli ders olarak okutulmasına karşı çıkanların amaçları da İNÖNÜ ile aynı.

Bu millet, Kurtuluş Savaşı’nda dini, devleti, vatanı ve namusu için milyonlarca şehit verdi.  Dinin toplum üzerindeki etkisi azaltılsın, ecdadımızla bağımız kesilsin diye mi şehit oldu atalarımız?

İngiliz işgali sürseydi, dinimizin etkisini azaltmak, ecdatla bağımızı kesmek için daha ne yapabilirlerdi?

İngilizce öğrenmenin akademik tahsil için zorunlu olmasını, hatta ilkokul birinci sınıfa kadar inmesini eminim İngilizler bile sağlayamazdı.

Bir nesil düşünün ki, işgalcilerin dilini baş tacı ediyor, Osmanlı Türkçesi’ni öğrenmeye karşı çıkıyor.

Avrupalının Latince öğrenmeye karşı çıktığını, Türkçe öğrenmeyi akademik tahsil için zorunlu kıldığını, ilkokul birinci sınıftaki İngiliz çocuklarına Türkçe öğrettiğini düşünebiliyor musunuz?

Aslında bu durum, hala kültürel ve zihni olarak İngiliz işgalinin sürdüğünü göstermiyor mu?

Lozan’da “Batı kültür ve medeniyetine tabi olacağız. Bu yönde gerekli devrimleri yapacağız sözü ve garantisi” verildiği için mi İngilizler tek kurşun atmadan çekip gitti?

Papalığın varlığı, Batı’nın laikliğine aykırı olmuyor da; hilafet neden laikliğe aykırı görülerek kaldırılıyor? Yoksa hilafeti kaldırtmakla “İslam aleminin doğal liderliği” ni yitirmemizi mi amaçladılar? Türkiye’yi etkisiz, İslam ülkelerini başsız bırakma, Müslümanları darmadağın etme, enerji bölgelerini sömürme stratejisi mi uyguladılar?

Harf devrimi bu milletin “şah damarı”nı kopardı, bin yıllık tarihimiz, inancımız, medeniyetimiz ve bunların oluşturduğu muhteşem birikimlerle bağlarımızı kesti, bizi ortak tarih, inanç ve kültürel değerlerle bağlı olduğumuz İslam coğrafyasından kopardı. Sonuç ortada:

Uyuşturucu, kapkaççılık, hırsızlık, rüşvet, yolsuzluk, kadın cinayetleri, zina ve sayamayacağımız kadar çok suç batağında çırpınan bir toplum.

Etnik temelli resmi ideolojinin tetiklediği Türk-Kürt ayrımıyla bölünmenin eşiğine gelmiş bir Türkiye.

Bizden koparılan topraklarda yaşanan vahşi petrol savaşı, harap olan ülkeler, ölen milyonlar, akan kanlar ve dinmeyen gözyaşları…

Sömürgeciler, ona çanak tutanlar ve çıkarcı Batı, bu tablodan mutlu musunuz?

Gençler, Osmanlı Türkçesi’ni öğrenirse, tarihi gerçekleri de öğrenir, “yazdırılmış tarih”in foyası ortaya çıkar diye mi endişe ediyorsunuz? Endişe etmekte ve korkmakta haklısınız. Ama korkunun ecele faydası yoktur.

Su aka aka yolunu bulur. Bu necip millet de er- geç doğru ve hak yolu bulacaktır.

Ziya Paşa, Osmanlı Türkçesi ile siz ve sizin gibilere şöyle demiş:

“Erbabı kemali çekemez nakıs olanlar, Rencide olur dide-i huffaş ziyadan”

Medeniyetimizden koptunuz, edebiyat hazinelerimizi anlayamaz hale mi geldiniz? Açıklayalım:

 Eksik olanlar olgun olanları çekemez; zira yarasanın gözü ışıktan rahatsız olur.”...


Yazarın Diğer Yazıları