BABAMI ÖZLÜYORUM

Hayatta hakkını ödeyemeyeceğiniz iki kişi vardır,birincisi yüreğindeki ucu bucağı olmayan sevgisi ve  sınırsız sabrı ile hep yanımızda olan, dünyanın en fedakar, en güçlü, en güzel kadını annemiz.İkincisi ise bizim için gecesini gündüzüne katarak, çalışan,döktüğü alın terinin bir tanesinin karşılığını dahi bu dünyada veremeyeceğimiz babamız. Bu hayat elimden canıma can katan, yaşam kaynağım olan ikincisini yani babamı ben daha altı yaşında iken aldı.Çocuk yaşta hayata 1-0 yenik başlamak, en acı şey olsa gerek…Ben dedemin,annemin,ablamın,abimin ve komşuların anlatımları ile tanıdım aslında babamı... Onca yıla rağmen arayı hala kapatamadım.Çünkü ben yaşamda ki mücadelede hep 1 kişi eksik oynuyorum.Hiç unutmam çok yoksulduk ,14 çocuklu bir ailenin 13'ucu çocuğuydum. Çocukken babamın hiç ölmeyeceğini düşünürdüm.O beni sırtına alıp gezerken dünyanın en şanslı ve en  mutlu çocuğu bendim.Çünkü benden küçük kardeşim daha kundaktaydı ve o hiç yaşayamadı bu duyguyu, büyük kardeşlerim ise baba sırtına çıkma haklarını çoktan tüketmişti bile…Annem beni okula ilk yazdırdığı günü hatırlıyorum da,herkes babasının elinde sıkı sıkı tutmuştu,bende annemin eteğine yapışmıştım ağlıyordum bırakıp gitmesin diye. Oysa benim ağlamam korkudan değildi babam,sen yoksun ya yanımızda,gurbet ellerdesin ya,ben sensiz nasıl yaparım diyeydi aslında…O zamanlar şaşırmıştı herkes o denli anneme yapışıp kalmama,sonra anladılar beni, çünkü ondan sonra da sen hiç okuluma gelmedin ki babam.Ölüm haberini aldığımda henüz daha gelemediğin okulun ilk aylarıydı.İzmir'de inşaatta düştüğünün haberini sınıf öğretmenim  Tahir hocam vermişti ,gözleri yaşlı bir şekilde.İlk duyduğum anda kanım çekildi, nefesim kesildi, hayat durdu sanki babam.Bu nasıl olurdu, sen gidemezdin hiçbir yere.Daha yaşamın baharındaydın,birkaç gün önce yeni yaşın 40'a basmıştın. Birde geride çocukların ve bir eş vardı sen bu hayatı hiç bırakamazdın…Oysa sen hayatın tüm zorluklarını tatmıştın ve hepsinin üstesinden gelmiştin. Ama bu kez farklı olmuştu feleğin hesapları,soğuk bir kış gününde,düşüvermiştin karanlık bir asansör boşluğuna ve ölüm seni bizden almıştı,kilometrelerce uzak gurbet ellerde…Beş gün sonra kar,tipi,boranın olduğu bir günde tabutun geldi yolcu otobüsünün bagajında… Annemin,kardeşlerimin,akrabaların,komşuların ağlamaklı feryat,figanı arşı deldiği anda baba dedim,baba, babam!Uyan babam beyaz bu defa yakışmamış babam..Sen yapamazsın,gidemezsin babam.Ne olur son bir kez uyan, ifratla tefrit arasında bırakma. Ne olur kalk babam, daha çok erken kalk ne olur. Daha okuluma gelecektin,ilk karnemi seninle alacaktım,kundaktaki kardeşim sana ‘baba,babam' diyecekti.Annem bu feryatlara dayanamamış tırnakları ile tabutun çivilerini tek tek sökmeye başlamıştı.Ve annem tabutun kapağını açtığında boylu boyunca beyaz kıyafeti ile yatan babamın alnındaki yaradan akan kanın kefene renk verdiğini gördüm.Öyle bir andı ki o an babamın yüzünde bir tebessüm belirdi sanki, hasret çektiği bizleri hissetmişçesine…Ve haykırdım belki son kez duyar diye…Kalk babam ,ne olur Allah aşkına kalk dayanmıyor yüreğim yatma orda öylece diye. Ve yapamadığımız onca hayallerimi anlattım tek tek babam. Önce bana defalarca ‘oğlum' demeni  ve bununla ilgili o kadar çok anılar biriktirmek isterdim ki seninle, yarınlarıma kılavuz olacak kadar çok…Omzuna yüzlerce kez binmeyi,sırtına sırtımı vermeyi ve öylece senden sabahlara kadar hikâyeler özellikle de Sîyabend û Xecê ‘yi ,Mem u Zin'niyi ve Kaf Dağı'nda yaşayan Zümrüdü Anka'yı dinlemek isterim babam. Sonra her anı seninle yaşamak ve seni tanıyabilmek isterdim babacığım. Sabah ezanı ile kalkıp,seninle aynı safta namaz kılmak,sonra ahırda ki hayvanlara birlikte alıfı (saman,ot vb) vermek,annemin yaptığı ekmek aşını seninle kaşıklamak,yeni aldığın kara lastik çizmelerimi giyip, beni okula bırakışını isterim babam…Büyümek ve seninle dertleşmek, ilk kavgamı,ilk arkadaşımı,âşık olduğum ilk kızı anlatmak…Olmaz demi babam, kara toprak aldığını geri vermez demi.Babam bunları seninle hiç deneyimleyemedim veda bile etmeden gittin bu diyarlardan.Bak zaman öyle bir geçti ki babam, her zorluğa,acıya,kimsesizliğe rağmen büyüdüm. Babacığım,sen gideli tam 36 yıl oldu,seninle ilgili anıları hep başkalarından dinledim;annem pek anlatmadı,birkaç anlatmaya çalıştı ama iki gözü iki çeşme,bende annem üzülmesin diye bir daha sormadım seni.Ama köyde kime sorsam, herkes ne kadar iyi bir insan olduğunu, güler yüzlülüğünü, dürüstlüğünü, yiğitliğini ve beni ne  çok sevdiğini anlattılar bana… Tek bir  resmin vardı, onu da ben çoğaltıp tüm kardeşlerime verdim bir tanesi de hep başucumda biliyormusun babam... Seninle ilgili her hayali o resimde ki yaşınla,gülüşünle ve gözlerinin bakışı ile kurdum babam… Gözlerimi her kapattığımda hep o resimde ki halin var ve seninle yaşayamadığımız, biriktirmemiz gereken onlarca öksüz anıyı o tek resmin içine sakladım babam. Sana, seni sevdiğimi tam olarak hiç söyleyemedim.Sarılamadım, işin özü doyamadım sana babam... Yıllardır her köydeki eve gittiğimde senin kendi elinle yaptığın seyvki'de (uzunca tahtadan yapılmış oturak) bulurum umuduyla gittim,ama sen hiç geri gelmedin babam … Oysa ne hayaller kurmuştum kilometrece uzaktaki diyarlardan köye gelirken ve ne de çok istemiştim seni son bir kez daha görebilmeyi.Şimdi ise mezarının başına gelip dualar okuyorum,senden sonra neler yaptığımı anlatıyorum,sana olan hasretimi,yokluğunun verdiği tahribatı anlatıyorum, seni ne kadar çok özlediğimi anlatıyorum.Sana anlattığım bunların hiç birini kimseye anlatamıyorum.Bu özlem nasıl anlatılır emin ol babam onu da bilemiyorum...Bildiğim tek şey sensiz hep 1 eksiğim,kanadı kırık kuş gibiyim babam.Bazen rüyalarda bir araya geliyoruz,sımsıkı sarılıyorum hem hasretten hem de bir daha gitmene engel olmak için,sonra kokluyorum seni. Ama rüyamda hiç ağlamıyorum,sen bu halime üzülmeyesin diye.Her şeye rağmen iyi ki babamsın ve içimdeki yerin her gün biraz daha büyüyor babam. Gülüşü yüreğinde asılı kalan babam seni çok ama çok seviyorum. Seninle bir gün aynı mekânı paylaşma ümidi ile, şimdilik hoşçakal babam…


Yazarın Diğer Yazıları