Dil Üzerine

Gönlü ve sözü bir olmayan kişinin yüz dili bile olsa, o gene dilsiz sayılır.

Mevlâna

Dilini kaybeden bir millet, her şeyini kaybetmiş demektir.

Peyami Safa

Bir ülkenin kanunlarının çiğnenmesinden sonra en büyük suç, dilinin çiğnenmesidir.

Walter Lanoor

Bana mükemmel bir lisan ver, sana büyük bir millet teşkil edeyim.

Leibniz

Kendi dilini tam olarak bilmeyen, başka dilleri de bilemez.

Bernard Show

Bir kimsenin ne söylemesi gerektiğini bilmesi yeterli değildir; nasıl söyleneceğini bilmesi de gerekir.

Aristo

 

Dil, insanın karakterinin bir parçasıdır.

Bacon

Sözün doğrusu, dilin süsüdür.

~Hariri

 

Dil sürçeceğine, ayak sürçsün daha iyi.

Herbert

 

Kuşlar ayaklarıyla, insanlar dilleriyle yakalanırlar.

Thomas Füller

Konfüçyüs'e sorarlar: "Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydınız yapacağınız ilk iş ne olurdu?" Büyük filozof, şöyle cevap verdi: "Hiç kuşkusuz, dili gözden geçirmekle işe başlardım. Şöyle ki: Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılmazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz. Ödevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk, ne yapacağını, işin nereye varacağını bilmez. İşte bunun içindir ki dil, çok önemlidir!"

Üç beş yaşına gelen bir çocuk komşunun yumurtasını çalıp annesine getirir. Haram, helâl bilmeyen cahil ana, yumurtayı çocuğun elinden alır ve çocuğuna bir aferin çeker ve:

"Benim akıllı oğlum. Aferin” diyerek çocuğun başından okşar. Çocuk artık her gün veya gün aşırı komşuların yumurtalarını eve çekmeye başlar. Bir gün böyle, iki gün böyle derken seneler çabucak geçer. Çocuk yaşına göre hırsızlığını da ilerletir. Yumurtadan tavuğa, tavuktan horoza, horozdan koyuna, kuzuya derken bir haramzade olur çıkar. Eski zamanın çocuğu şimdi muhitinin "çevresinin" bir numaralı ve azılı eşkıyalarından olur. Artık bu eşkıyayı kimse durduramaz bir hale gelir. Hırsızlıklar, eşkıyalıklar derken bir gün büyük bir cinayet işler. Kanun bunun yakasına yapışıp idama mahkum eder.

Oğlunun idam haberini dinleyen ana, mahkeme salonunda feryadı basar. Saçını başını yolar. "Aman hâkim bey biricik oğlumu bağışla, benim hayatta ondan başka kimsem yok” diye yalvarır.

İdam mahkumu eşkıya evlâda sorarlar. Son bir arzun var mı? Derler. Eskiden beri idam mahkumlarının son arzuları yerine getirilmek âdet olduğu için bunun da arzusu sorulur. İdam mahkumu genç:

Tek bir dileğim var. Sevgili anacığım o mübarek dilini öpmek istiyorum. İzniniz olursa bu arzum yerine gelsin diye rica eder.

Mahkumun isteği yerine getirilmek üzere annesi gelir.

Benim sevgili oğlum dilimi son bir defa öp bakayım, diyerek dilini uzatır.

Eşkıya evlat, anasının dilini iki dişi arasına alır. Öyle bir ısırır ki, dişler dili makas gibi keser. Dil pat diye yere düşer.

Orada bulunanlar; Vah vah vah! Ne olacak eşkıya evlât! Bunca cinayetler yetmiyormuş gibi bir de annesinin dilini kopardı derler. İdam mahkumu genç:

Ey burada toplanan insanlar! Bilmeden boş yere konuşmayınız. Benim burada idama mahkum oluşum o kopardığım dildendir der. Herkes hayretle sonunu dinler. Genç mahkum devam eder:

Ben, çocukluğumda komşunun yumurtasını çalıp getirdiğimde annem bana "Aferin" çekti. Yumurtayı alıp başımdan okşadı. Eğer o zaman beni terbiye edip menetseydi. Bugün bu ölüm cezası bana gelmeyecekti dedi.

 


Yazarın Diğer Yazıları