“Canlı Yayında Konuşur Gibi” Konuşabilmek
Şivlilik bir dünya markası haline getirilebilir.
KÜRESEL GÜÇLERİN ELİNDEKİ SİHİRLİ GÜÇ, BİLİM
Ağaların eli tutulmaz
REĞÂİB GECESİ BİR GECE DEĞİL BİR YÖN TAYİNİ
Sûfî bir ses işittim uzaklardan…
YARIN ÇOK GEÇ OLABİLİR…
Veeeee nihayet! Güzel futbol güzel sonuç…
Seküler kesimin çatallı dili
AKLINI VE ALNINI TERLETENLER
SEVDALISIYIZ
ÜÇ AYLARA KAVUŞMANIN MUTLULUĞUNU YAŞIYORUZ
Bahanesiz Maçtan Hüsran Çıktı
AHLAK VE VİCDANIN SESİ MISIRLI YAZAR MUSTAFA LUTFİ EL-MENFALUTİ
CUMHURİYET OLMASA BİZ OLMAZ MIYDIK?
EĞİTİMDE BİR MİLAT BAŞLAMALI MI?
SAĞLIK BAKANINA MEKTUP
11. YARGI PAKETİNE LGBT’DE EKLENMELİ
Samsunspor ders verdi, Konyaspor izledi…
Bırakmanın İnceliği
Milletin ekmeği ile oynamayın! Konya’da ekmek neden zamlandı?
Musluktan Akan Yalanlar, Akmayan Sular
Hepimiz cızırtılı plak gibiyiz. Yıllardır aynı şeyleri tekrar ediyoruz ve hiçbir şey anlatamıyoruz kimseye. Kimseye bir şey anlatmanın ne kadar zor olduğunu bir kenara bırakırsak, ağzımızdan çıkanı kulağımız da duymuyor.
Kendimize de bir şeyler anlatamamanın ezikliğini yaşıyor olsak gene iyi. Onu da başaramıyoruz. İşaret parmağımızla karşımızdakilere çeki düzen vermeye çalışıyoruz.
Dilimizden düşmeyen en önemli yalan: “İnsanları seviyoruz.”
Evet, bu koca bir yalan. Sevmiyoruz insanları. Yaradan'dan ötürü de sevmiyoruz. Kimse kimseyi gerçek anlamda sevmiyor.
Seviyormuş gibi yapmanın sevdiğimizi söylediğimiz insanlara ne kadar pahalıya mal olduğunu bilecek basiretimiz de yok kapasitemiz de.
Elimizden gelse bir kaşık suda boğacağız insanları. En yakınımızdaki insanlara ettiğimiz eziyeti, zulmü düşündükçe, bize hiç faydası olamayan, olmayacak olan insanlara neler yapmayız?
Kendimizin doğrularıyla kendimizi sevmek dışında hiçbir eylem gerçekleştirmiyoruz.
Varsa yoksa kendimiz ve kendi doğrularımız.
Nereye kadar sürecek bu hengame?
Herkesi kandırarak nereye varacağız?
Hangi cennet alır ki bizi koynuna? Hangi liman sığınak olur bize?
Sözüm ona sevgiler, sözüm ona saygılar…
Kendimize duyulmasını istediğimiz saygıyı kaç insana duyuyoruz ki?
İnsanlara yaklaşmak onlardan uzaklaşmak için bir basamak olmuyor mu? Uzaktan sevdiğimiz insanlara ne kadar sahip çıkabiliyoruz yanlarına yaklaştıkça?
Kendimize çeki düzen versek, irdelesek kendimizi, ne işe yaradığımızı ya da yaramadığımızı anlasak, acaba bir başkasının doğrularına ne kadar saygısızlık edebiliriz ki?
Yalan değil, oynuyoruz herkesle. Göz ucuyla seviyoruz insanları, bıyık altından seviyoruz.
Kandırıyoruz işte. En başta kendimizi kandırıyoruz ve işin en tuhaf tarafı kandırmadığımızı iddia ediyoruz.
Karşımızdaki herkesi saf yerine koyuyoruz, nasılsa anlamazlar, nasılsa hissedemezler diyerek sıralıyoruz yalanları alabildiğine.
Çekilip bir köşeye sonra, neden dünya bu halde, neden barış yok, neden insanlar birbirlerini yiyor diye, hariçten gazel okuyoruz.
Başkalarını düzeltmeyi, başkalarının hayatına müdahale etmeyi, onlara doğru yolu göstermeyi düstur edinerek, doğru yolu bildiğimiz halde, kendimizi bunlardan muaf tutarak ilerledikçe, dünyada savaşlar da bitmeyecek, kargaşa da bitmeyecek, açlık ve sefalet de bitmeyecek.
Vicdanımız sızlıyor, biliyoruz belki, farkındayız kendimizin bir işe yaramadığının… Kalkıp ayağa silkinmek de işimize gelmiyor, yattığımız yerden ahkam kesiyoruz.
Özveri gerektirmese, öğüt versek sadece, elimizde keser yontsak insanları ne güzel olurdu.
Güzel olur muydu sahi? Çaba gerektirmeyen eylemlerle çay bile içilmezken?
Seküler kesimin çatallı dili
Sessiz Çoğunluğun “Temiz Eller“ Manifestosu
Milletin Sinirini Bozmayın!
İddia ediyorum boş iddianame!
Aileyi madde planında kurtarırken
Torpil iyi işlere gölge düşürüyor
Mülakat sistemi değişiyor mu?
Modern ihtiyar heyetleri: Sosyal medya ve ilişki danışmanları
Münafıklık kötü müdür?
Her iki taraf da adaletten şikayetçi