Zekat Ve Fitre Ayı

Ramazan günahların ve sevapların katlandığı aydır. Ramazana hürmet edilmeyerek işlenen günahlar da, ramazanı fırsat bilerek işlenen sevaplar da katlanarak yazılır. O yüzden Ramazana rahmet ve bereket ayı diyoruz. O yüzden zekâtlarımızı Ramazanda vermeyi tercih ederiz, o yüzden ramazan da daha çok nafile ibadet yaparız, teravih namazı kırlarız, o yüzden ramazan da Allah’ı daha çok zikrederiz, Kur’an’ı daha çok okuruz. O yüzden Ramazanda zekat dışında fitre (sadaka-yı fıtra) veririz, fakir- fukarayı sevindiririz. O yüzden Ramazanda gıybetten, dedikodudan, içki, kumar ve zina gibi diğer büyük günahları işlemekten daha çok kaçınırız.
     Evet, gelenek olarak zekâtlarımızı hep Ramazan ayında veririz. Aslında şart değildir Ramazanda vermek. Mali imkânlarımız yetmezse diğer aylara da yayabiliriz zekât borcumuzu. Ama fitre dediğimiz sadaka-yı fıtrayı bu ay içinde vermek vacip hükmündedir. Fitreler bayram namazından önce verilmelidir. Fitre vermek için akıl ve buluğa ermek şart değildir. Küçüklerin fitresini velileri (babaları-anneleri) verir. Bir de zekâtta olduğu gibi fitre vermek için nisabı geçen malımızın veya paramızın bir kameri yılı doldurması ve artıcı (kâr getirici-nemalandırıcı) olması şart değildir. Başkasının eline bakan ve hiç geliri olmayanların dışında herkesin az veya çok fitre vermesini tavsiye ederiz. Çünkü fitre bir çeşit azık karıştırmaktır, fakiri sevindirmek, sağlığımıza şükretmek ve oruçlarımıza fazilet kazandırmaktır. Teşbihte hata olmazsa oruç Rabbimize giden bir mektup ise fitre de onun damgasıdır, puludur. Pulsuz mektup adrese ulaşmaz.
   O halde fitreler kaç paradan verilmeli, miktarı ne olmalı? Fitre iki övün yemek karşılığıdır. Asr-ı Saadatte (Sahabe döneminde) bir sa’ (üç kilogram) arpa, üzüm ve hurma, yarım sa’ ( bir buçuk kilo) buğday ve un olarak asgari ölçü konmuştur. En iyi ölçü iki övün yemek parsıdır. Bundan fazlası da verilebilir. Peygamberimiz zamanında buğday çok pahalıdır, hurma ve üzüm daha ucuzdur. Kaliteli bir hurmadan fitre vereceksek yüz bin TL’ye kadar verilebilir. Üzüm üzerinden elli bin lirayı bulur. Buğday ve un ölçü alınırsa iki- üç bin lira yeterlidir. İki övün yemek üzerinden verirsek en azından yirmi liradır. Bütün bu ölçülerin bir ortalaması alınarak fitre miktarı müftülüklerimiz tarafından bu yıl 15 TL (on beş TL) olarak belirlenmiştir. İsteyen daha fazla verir, mali imkânı olmayıp da vermek isteyen de üç liradan verebilir.
    Evet, Ramazanda mazeretimiz gereği tutamadığımız ve ileride de tutamayacağımız oruçlar için fitye gerekir, bunun miktarı da her gün için bir fitre miktarıdır. Hiçbir mazereti olmadığı halde orucu yiyen talihsiz vatandaşlarımız, oruçlarını kaza olarak tutmalıdır. “Talihsiz” diyorum çünkü ramazan bir şanstır, bir fırsattır. Bu fırsatı değerlendirmeyenler, bu ayın kıymetini bilmeyenler, hüsrandadır, talihsizdir. Kaza yapmak edanın yerine asla geçmez. Sadece pişmanlığımızın ifadesidir. Emzikli kadınlar tutmazsa sonra tutarlar. Hayız ve nifaslı kadınlar da tutamadıkları oruçları sonra tutarlar. Ramazanda hasta veya seferi olup da oruç tutamayanlar ileriki ay ve yıllarda geciktirmeden güne gün oruçlarını kaza dereler. Çok yaşlılar, hastalığı devamlı olanlar, sağlığına kavuşmakta ümidi olmayanlar “fitye” vererek borçtan kurtulurlar.
   Sonuç olarak, Ramazan ayında keseleri açmalıyız. Daha çok cömert olmalıyız. Zekât oranında osun, fitre miktarında olsun verilen asgari ölçülerle yetinmemeli, gerekirse daha çok verebilmeliyiz. İmkânlarımız bugün yoksa zekâtlarımızın kalanını Ramazan sonunda verebiliriz. Özellikle gayr-i menkul zengini olan, ev, arsa ve tarlası çok olan vatandaşlarımız, fitre ve zekâtın miktarını yüksek tutmalı, sadece malının geliriyle yetinmemelidir. İnsan zekât ve fitre dışında nafile sadaka da vermeli, başının- gözünün sadakası olmalıdır. Bunun için devletin uzanamadığı cami, Kur’an kursu, okul gibi topluma faydalı hizmetlere sadaka-yi cariye olarak vermeli, bu verdiklerimizi zekâta saymamalıyız. Çünkü zekâtta temlik esastır, zekât fakirin hakkıdır, onun kendine, emrine, mülküne verilir, dilediği şekilde onu harcamalıdır.  Zekât ve sadakalar bir çeşit sosyal dayanışma ve yardımlaşmadır, yoksullar için sigortadır. Zenginin için de zekât malın sigortasıdır, koruyucu kalesidir, güvencesidir. Zekâtı verilen mal budanan ağaç gibidir, daha gür açar, daha çok meyve verir. Zekâtı verilen mal manen artar, bereketlenir, hem dünyada hem ahirette sahibine sıkıntı yaşatmaz. Zekâtı verilmeyen mallar bir yılan olarak boynumuza dolanmadan ve çenemizden sıkmadan önce bu yükten kurtulmalı ve borçlu gitmemeliyiz. Allah cömertlerimizin sayısını artırsın, cimrilerimize ilham versin, fakirlerimizin gözünü ve gönlünü tok eylesin. Unutmayalım ki fakirler zenginler için ganimettir, zenginler de fakirler için bir veli- nimettir.

Yazarın Diğer Yazıları