Devlet

Devlet, Arapça asıllı bir kelime olup, “toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlık” olarak tarif ediliyor Türk Dil Kurumunun sözlüğünde. Hukukî açıdan devlet, genellikle unsurlarından hareketle tanımlanır. Buna göre devlet; Ülke adı verilen belirli bir toprak üzerinde yaşayan insan topluluklarının bir egemenlik anlayışı ve hukuku içinde bir siyasi iktidar altında örgütlenmesidir.
Yukarıdaki tanımlardan da anlaşılacağı üzere devlet olabilmek için birtakım unsurların olması lazım. Bunlardan birincisi ve en önemlisi insan unsurudur. Yani millet ve halk dediğimiz birden fazla insanın yaşadığı topluluk olmadan devlet olmaz. Bunun için herhangi bir sayı telaffuz etmek doğru olmaz. Sayıdan ziyade bu topluluğun birlikte yaşama bilincine ve olgunluğuna erişmesi lazım.
Diğer bir unsur da yukarıda bahsettiğimiz topluluğun yaşayabileceği toprak parçasıdır. Buna da ülke diyoruz. Yani birlikte yaşama bilincine sahip insanların kendilerine vatan olarak belirledikleri ve sınırları çizilmiş bir coğrafi bölgedir. Ancak bu sınır kavramı ayrı iki toplum arasında göreceli olabiliyor ve savaşlar da genellikle bu anlaşmazlık sonucunda çıkıyor.
Üçüncü olarak bağımsızlık yani egemenlik unsurunu zikredebiliriz. Yani belirli bir çoğunlukta bulunan insan sayısının, sınırlarını belirledikleri bir coğrafi alanda örgütlenerek, devletin işleyişi için şart olan başta devletin başkanı olmak üzere diğer yönetici ve kurumları oluşturmalarıdır.
Sosyologların belirttiklerine göre yukarıda bahsettiğimiz üç ana unsur olmadan devlet olmaz. İstediğin kadar “insan, toprak, egemenlik” olmadan ben devletim diye ısrar et inandırıcı olmaz.
Devletin “monarşik, oligarşik, teokratik ve demokratik” diye yönetim şekilleri olduğu gibi, “üniter ve federasyon” şeklinde yapılanma türleri de olabilir. Türkiye Cumhuriyeti ve birçok Avrupa Ülkesi ile diğer Türk Cumhuriyetleri üniter bir yapıya sahiptir. Üniter Devlet demek tek bir merkezden yönetilmek demektir. Federasyon devlete ise ABD, Rusya, Kanada, Almanya ve Avustralya'yı örnek olarak sayabiliriz. Bunların ortak bir anayasaları ve bayrakları olmasına rağmen, iç işlerinde bağımsızdırlar ve kanunlarını kendileri oluşturdukları gibi devletin resmi dili ile birlikte ana dillerini konuşabilme ve eğitim alabilme imkânları da vardır.
Devlet insanlığın bugüne kadar ve bundan sonra da dünyada oluşturduğu ve oluşturacağı en büyük ve en faydalı organizasyondur. Bu sayede insanoğlu rahat ve özüne uygun bir şekilde yaşadığı gibi ileri düzeyde medeniyetler ortaya çıkararak, toplumlar arasındaki sürtüşme ve çatışmaları da engellemeye çalışır.
Bana göre ve insanların çoğuna göre de bir insan için en değerli mefhum devlettir. Devlet olmazsa yaşamın bir anlamı kalmaz. Dolayısıyla devlete saygı duymak gerektiği gibi toprakları üzerinde yaşadığın devlete de tıpkı namusun gibi sahip çıkmak gerekir. Hem devletin güvencesi altında yaşayacaksın, hem de o devletin malına mülküne zarar vereceksin hatta polisine, askerine kurşun sıkacaksın, ya da bilerek veya bilmeyerek devletine kastedenlerle işbirliği içine gireceksin, birtakım kışkırtmalara alet olacaksın veya onları organize edeceksin, işte bu kendi namusunu ayaklar altına almaktır. Ölçü eğer töreyse bunu yapmak törelere yakışmadığı gibi ona hainlik etmektir. Şayet ölçü inanç ise; “vatan sevgisi imandandır” düsturuna karşı gelmektir ki o zaman da imanına halel gelir. Cenâb-ı Hakk üstümüzden bayrağımızın gölgesini, minarelerimizden ezanımızın sesini eksik etmesin.


Yazarın Diğer Yazıları