Fitneden Kaçınmak Üzerine

Fıtratımız gereği daima huzurlu ve sakin ortamları daha çok tercih etsek de aramızdan bazıları heyecan ve macera arayışındadır. Çünkü monoton bir hayat kimimizde bıkkınlık hissi uyandırabilir. Yine de istikbale yönelik yararlı projeler için teşebbüse geçmek istiyorsak genellikle sükûnet ortamını tercih ederiz. Buradan da rahatlıkla anlayabileceğimiz gibi Allah'ın bize bahşettiği üretkenlik özelliğini verimli bir şekilde ortaya çıkarabilmek için elverişli ortamlara muhtacız.

 

            Aslında insanoğlu kendi hareket ve davranış özgürlüğünü diğer bireylerin hak ve özgürlüğüne saygı gösterme şeklinde değerlendirmeyi becerebilse, sosyal kaos ortamını henüz kaynağındayken yok edebilme şansını elde edebilirdi. Toplumların evrensel adalet ve doğruluk esaslarına bağlılık hususunda duyarlı olması, birçok uyuşmazlık, anlaşmazlık ve muhtemel arbedenin henüz ortaya çıkmadan engellenebilmesini sağlar. Şunu da unutmamalıyız ki, tarih boyunca gördüğümüz savaşların en büyük sebeplerinden birisi; maceracı, ihtiraslı ve fitneci insanların kışkırtmalarıdır. Bu da insanlık için her zaman onulmaz yaralara ve büyük hüsrana sebebiyet vermiştir. İnsaf sahibi ve adaletli insanlar ise daima barış ve huzurdan yana olmuştur.

 

            Bütün semavi dinler, ahlak ve düşünüş sistemleri prensipte barışa öncelik tanımıştır. Kur’ân-ı kerîm, “Sulh (barış) en iyi ve hayırlı olanıdır.” hükmüyle bu hakikati tartışmaya meydan vermeyecek bir şekilde ortaya koymuştur. Ayrıca Kur’ân-ı kerîmin birçok ayetinde ve Peygamber Efendimiz’in çeşitli hadis-i şeriflerinde fitne, çok sert ve kesin bir ifadeyle kötülenmiş, kesinlikle yasaklanmıştır.

 

            Birçok İslam âlimi; adam öldürme, cana kıyma manasına gelen ‘katil’den çok daha zararlı ve tehlikeli olan ‘fitne’den insanların olabildiğince uzak kalma hususunda dikkat ve titizlik göstermelerinin önemine dikkat çekmektedir.

 

            Kur’ân-ı kerîmin birçok ayetinde fitne; azap ve sıkıntı manasına geldiği gibi, azap ve sıkıntıya yol açan hadise ve davranış manasına da gelmekte, bazen de imtihan ve deneme karşılığında kullanılmaktadır.  Bilhassa insanların sebep olduğu bozguncu ve yozlaştırıcı türdeki fitnenin Kur’ân diliyle şiddetle yasaklandığını unutmamalıyız.

 

            Peygamber Efendimiz, “Fitne uykudadır. Onu uyandırana Allah lanet etsin!” buyurmuştur. Buradan da anlıyoruz ki; huzur kaçıran davranışlar hiçbir şekilde tasvip edilemez.

 

            Netice itibarıyla gerçek mümin; fitne, anarşi ve kaosu değil; huzur, sükûn ve barışı tercih etmek zorundadır.

 

 


Yazarın Diğer Yazıları