IŞİD

    Türkiye’nin ardı arkası kesilmeyen meselelerine bir de IŞİD zehri karıştı. Nedir bu IŞİD?
    Bir anda nereden çıktı ve nasıl büyüdü; aniden nasıl abluka altına aldı bütün bünyemizi?
    Sakin olalım ve bütün hakikatleri yavaş yavaş anlamaya gayret edelim şimdi…
           Ed-Devletü'l-İslamiyye fi'l-Irak ve'ş-Şam (DAEŞ), Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) ya da Irak ve Levant İslam Devleti (ILİD), Irak ve Suriye’de faaliyet gösteren, cihat yoluyla varlığını sürdüren radikal İslamcı (!) silahlı gruplardan müteşekkil, diğer devletler tarafından tanınmamasına rağmen hilafet ilanına da dikkat çekerek ısrarla devlet olduğunu iddia eden bir terör örgütüdür. Radikal İslamcı tabiri sizleri yanıltmasın. Şeriat ile uzaktan yakından hiçbir alakası olmayan bu tabir, İslam düşmanı kesimlerce İslamofobinin ekmeğine yağ sürmek maksadıyla bilhassa kullanılmaktadır.
    Evet, İslamofobi dedik. İslam dininden korkmak manasına gelen İslamofobi, Müslümanlara karşı kin ve nefret hislerinin beslenip büyümesini sağlayan bir akımdır. IŞİD ile birbirlerine çok yakıştılar değil mi? Acaba kim bu dünyayı İslam'dan soğutmak ister; kim böylesine gözü kapalı, haince ve insanlık dışı -hayvani dahi diyemeyeceğim. Çünkü hayvanlarda bazen insanlarda bile bulunmayan sonsuz bir merhamet içgüdüsü var- faaliyetlere girişir? İşte sevgili okurlar, üzerinde düşünmemiz gereken asıl mesele budur! Bunu ancak İslam'dan tiksinen, Müslümanları ortadan kaldırmak isteyen kişi ve örgütlerin yapabileceği aşikârdır. Tarihten günümüze Müslümanların yerleşim alanlarını barbarca yakıp yıkan, asıl hedeflerinin “yeryüzünde bir tek Müslüman bile kalmayana kadar savaşa devam etmek" olduğunu kimi zaman alenen, kimi zaman ise dolaylı olarak beyan etmekten geri durmayan çeşitli devletlerin müessif fiillerini en acı şekliyle televizyonlarımızın karşısına oturup fütursuzca seyretmiyor muyuz? Öyle görünüyor ki, uzunca bir süre daha bunları seyretmeye devam edeceğiz.
          Buna rağmen hâlâ aramızda IŞİD’in vebalinin AK Parti'de olduğunu iddia edenler var! Küresel dünyada BM ve İnsan Hakları Komisyonu’nun üzerlerine düşen vazifeyi yapmadığı zaman İslam ülkelerinin himayesini yüklenen, dünyanın çeşitli bölgelerinde insanlara tatbik edilen barbarca zulme karşı tek başına sesini yükselten, "Dünya beşten büyüktür!" diyerek lüzumunda dünyaya meydan okuyan bir iktidara karşı, "AK Parti, IŞİD'den mesuldür!" demek iflah olmaz bir akıl tıkanıklığının göstergesidir. Böyle hezeyanlara kapılmak büyük bir ironi ve trajediden başka bir şey olamaz! Ne yazık ki, aslında sırf iktidarı alaşağı edebilmek uğruna vatanını satmaktan bile çekinmeyen veya ülkesini utanmadan Avrupa ve Amerika'ya şikâyet eden bir kesimin varlığına şaşmamak lazım.
    Şimdi asıl konuya yani IŞİD'in nasıl oluştuğuna geri gelelim...
         IŞİD, Amerika’nın Irak’a girdiği dönemde, bölgesel savunma yaparken; ne gariptir ki, başta kendi sivil halkı olmak üzere herkesi katletmiştir. Amerika, Irak'ı terk ettikten bir süre sonra bu örgüt tekrar baş göstermiştir. Zengin petrol yataklarına yakınlığı sayesinde maddi olarak kolaylıkla güçlenen IŞİD, önceleri El Kaide'ye bağlı iken daha sonra El Kaide'yle ilişiğini kestiğini duyurmuştur. Tekrar vurgulayacak olursak; burada karşımıza çıkan en büyük çelişki Irak'taki savaşta Müslüman halkın merhametsizce katlidir. İslam'ın başta kadınlar olmak üzere insan hassasiyetini ve emirlerini bilen birisinin, IŞİD’in İslam'la alakası olduğunu düşünmesi de bir başka akıl fukaralığıdır. Tarih boyunca İslam âlemi; İngiltere, Amerika ve İsrail gibi devletlerin Müslümanların cihat anlayışını çarpıtarak İslam'ı sanki barbarların diniymiş gibi yansıtma gayretlerine şahit olmuş ve daima bu çarpık anlayışla mücadele etmek mecburiyetinde kalmıştır.
    Hasılıkelam İslamiyet üzerine oynanan oyunlar maalesef bitmiyor ve kolay kolay da biteceğe benzemiyor. İslam düşmanlarının planları her ne kadar akamete uğrasa da onların muhakkak başka planları vardır ve sırası geldiğinde bunlar devreye girecektir. Bu hakikatlerin ışığı altında öncelikle bol bol tefekkür etmeli, araştırmalı ve bu tuzaklara düşmemeyi öğrenmeliyiz.
    Unutmayalım ki, bu fâni dünyada her şeyin yerine yenisi gelebilir ama vatan, bayrak ve bağımsızlığın yerini doldurmak imkânsızdır!


Yazarın Diğer Yazıları