SOMA

    Mayısın on üçünde meydana gelen, Manisa ilinin Soma ilçesinde damar yangını sebebiyle kömür madeninin patlaması, tüm milletimizi olmakla beraber, tüm dünyayı da acısıyla alt üst etti. On beş mayısa kadar süren yangın yüzlerce işçimizin acı bir şekilde can vermesine yol açtı. Soma Kömür İşletmeleri A.Ş.tarafından işletilen maden ocağında, patlamaya elektrikli ekipmanların sebep olduğundan şüphelenilmekle beraber kesin bir tespit ve açıklama henüz yapılamadı.
    Kelimelerin kifayetsiz kaldığı bu acımızı anlatacak ya da bir nebze dindirecek söz bulmamız imkânsız. Ateş düştüğü yeri yaktı. Dünyanın en zor en meşakkatli ve saygıya, emeğe değer mesleği olan madenciliğin yeterli iş güvencesi altına alınmadan sürdürülmesi sonucunda canımızdan can kopardık. Evlerine helal para götürebilmek uğruna, bu kadar büyük emekleri karşılamayan paraya karşılık çalışan insanların yürek yakan sonuydu bu yaşadığımız. Onlar gerçek emekçilerdi. Onlar alın terinin timsaliydi. Onlar ilmek ilmek bedenlerini ruhlarını bu zor meslekle çürüten gerçek İŞÇİ’lerdi. İnsan olarak alamadıkları değerleri, yaptıkları meslekle milletine ülkesine bahşetmek için didinen çırpınan insanlardı. Kurtarma anında yaşanan olaylar ve diyaloglar tüm insanlığa ibretlikti. İnsanlık dersiydi. Saflık ve mütevazılığın yüreği pak insanların tablosuydu. Kendi canından önce arkadaşını karısını doğmamış çocuğunu düşünenden, can çekişirken sedyenin, devlet malının temizliğini himayesini düşünen insana kadar… Güya işçinin hakkını korumak için devlet malına zarar verenlerden öte, gerçekten zarar gördüğü halde-canıyla- hâlâ devlet malına saygı gösterip koruyanlardı.
        Peki, bu kadar değersiz mi insan hayatı? Bir anlık ihmalkârlık ya da iş güvenliğinin ertelenmesi bu kadar hafife alınmamalıydı elbette. Türkiye’nin ömür boyu unutamayacağı bir acı işledi tarihimize, yüreklerimize. Ocaklar söndü yüzlerce aile, yüzlerce ana-baba, yüzlerce insan sevdiğini kaybetti. Ülkemizde üç günlük yas ilân edildi. Tüm ülkede çeşitli protestolar ve direnişler meydana geldi. Sizinleyiz unutmadık unutmayacağız dedik…
      Hepsi bu kadar mı olmalı? Asıl iş bundan sonra başlıyor. Türkiye de 1941’den bu yana kazalarda 3000’den fazla madenci hayatını kaybetti. 2012 yılında 78, 2013 yılında ise 95 madenci maden ile ilgili kazalarda öldü. Artık gerekli uzmanlaşmış önlemler alınmalı ve bu acı olayların yaşanmaması için elden gelen teknolojik olarak kullanılmalı. Bunlara ek olarak; olayın sıcaklığıyla verilen destekler sözde kalmamalı, zihniyetimize, içlerimize bu değerli insanlara verilen değer maddi-manevi her alanda gösterilmeli. İşçinin bu ülkede olması gereken konumun sokakta, otobüste, kurumlarda insanlarca aşağılanması ya da bastırılmasıyla değil, değerli emekçi kardeşlerimiz gözüyle bakılıp bu muameleyle davranılması olmalı. Bir doktor hasta yakınlarınca dövülüp Tıp Bayramında önemli gösterilmemeli ve keza yaşadığımız gibi bir madenci işçi olduğu için önemsenmeyip, sadece kayıplar verdiğimizde el üstünde tutulmamalı.
      Acımız bu kadar büyükken ne konuşsak az geliyor onların emeklerinin karşılığında yaşadıklarını görünce aldığımız nefes can acıtıyor. Kazada kaybettiğimiz tüm işçilerimize Allahtan sonsuz rahmet, başta aileleri ve tüm sevdikleri olmak üzere, Ülkemize başsağlığı ve sabır diliyorum. Allah bir daha bizleri böyle acılarla imtihan etmesin…


Yazarın Diğer Yazıları